Aziz kardeşlerimiz;
Haricilere “Harici” lakabını biz çıkarmadık. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bizâtihi İmam-ı Ali (ra) devresindeki vakı’a karşısında, Allahın hükmü varken başka bir hüküm çıkardın diyerekten İmam-ı Alinin (ra) küfrüne hüküm verdiler. Ve kıtallar devam etmiştir. O günden bu güne hariciler diğer fırkalardan daha beterdir. Zirâ 73 fırkadan sadece birisi Fırka-ı Nâciye ki, Ehl-i sünnet ve’l cemâat tir. Allahü Zülcelâlin emri ve Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sünneti seniyyesini işleyen müstesnâ kimselerdir. Rasulullah ve ashabının hükmettikleri hüküm ve işledikleri minvâl üzere yollarını uyar ve saf dışı çıkmazlar. Ama, bundan ötesi esâsen 72 fırkadan bazıları aşırı derecede zararlıdır.
Bir kısmı dalalete bir kısmı küfre ve şirke eletirler. Velhasılı bir karış bile olsa Fırka-i Nâciyeden çıkıpda ayrıldığı takdirde Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) uyarıyor. Bir karış ehl-i sünnet ve’l cemaat dışına çıktığı takdirde hılkında olan müslüman ve iman yasasını boynundan çıkarıp atmıştır. Hadisi şerifini ilerde anlatacağız.
Onun için Hariciyye Fırkası hepsinden beterdir. Dikkat ederseniz İmam-ı Ali (ra) den beri senelerce devam etmektedir mütemadiyyen. Gerçi İmam-ı Ali (kv) devresinde onlarla harbler yaptı ve epeyce elef telef etti. Ama sonunda İmam-ı Ali (ra) yi de şehid etti Hariciler. Hali hazır Vehhabilik mezhebi ise Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyurduğuna göre; Kur’anda bulunan müşrik ve kâfirlerle alakalı olan âyetleri müslümanlara hamlettiklerinde onlar için de Hariciler diye ünvan ve künye vermiştir. Onun içinde Vehhabilik Fırkası diğer fırkalardan çok sapık ve câni durumdadır. Bu ana kadar zalimlikte daha üstün olan fırka görülmemiştir. Çok, çok tehlikelidir ve acâyiptir.
Nitekim ehl-i kitabda islam dinini çekemediklerinden dolayı hem Kur’an ahkamlarına hem de resülüne (Sallallahu Aleyhi Vesellem) karşı olsun bu dini aşağı düşürmek ve yok etmeye imkanları nisbetinde çalışmışlar ve çalışıyorlarda. Ama Vehhabilerin yaptıklarını o zaman Hicaz müftüsü ve olayların şahidi olan zât “Taif’de yaptıkları katl-ü-kıtalı hiçbir câni fırka yeryüzünde işlememiştir” diyor. Bunları tek tek anlatıyor. Vehhabilerin günümüzde yaygın durumları vardır. Memleketimizde de yaygındır. Herhangi bir müslüman kimse bunların davasına inanıp hükmüne uymaz ise derhal katline cevâz verip uyguluyorlar. Tıpkı Haricilerin yaptıkları gibi. Bunlarda Hizbü’ş şeytan ve benzerleri gibi; müslümanların canına, malına ve ırzına düşmandırlar. Bunlarda merhamet diye bir nesne de yoktur. Nitekim Almanyada bulunan ve kâfir diyarında onların mandası altında hilâfetini ilân eden kişi ağzını açtığı zaman “kefere” diye söyler. Elinden gelse Türkiyeyi tamamen yok edecek. Bu günümüzde müslüman kisvesi altında gözüken ama aslında ehl-i sünnet ve’l cemaatın dışında olanlar çokçadır. İster tarikat adı altında ister halife adı altında isterse başka kisveler altında olsunlar sistemleri bu olduktan sonra, hangi hoca efendi olursa olsun, hangi tarikat sahibi şeyh olursa olsun, hangi cemaat olursa olsun ne farkeder. Ehl-i sünnetin dışına çıktı mı 72 sapık fırkadan birine veya birkaçına birden girmiş demektir. İnsanoğlu, çok kıymetli, değerli ve mükerremdir. Meleklerden çok üstündür. Allahü Zülcelâl meleklerine: “Çok sevdiğim üstün meziyetli kullarım vardır” buyuruyor.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
(Tin / 4)
“Andolsun ki biz insanı ahsen-i takvim (en güzel kıvamda) olarak halkettik.” İnanın ki, insanın hılkıyeti gibi hiçbir hılkiyyet yaratılmamıştır. İnsan hılkıyeti en azimi ve en güzelidir. Hatta kavga ederseniz yüzüne asla vurmayınız. Yüzünü nahoş bir hale getirmeyiniz. Allah katında azimdir. Kâbesinden de çok üstün ve daha çok kıymeti vardır. Aleyhisselâtü ve’s selâm:
لزوال الدنيا علىالله اهون من قتل مؤمن بغير حق
“Allahü Zülcelâlin yaratmış olduğu dünya ve içindeki muhteviyatının tamamen yok olması bir mü’minin haksız olarak öldürülmesinden çok daha basittir.” Bu dünyanın yok olması mü’minin haksız öldürülmesiden çok daha hafiftir Allah nezdinde. Mü’minin öldürülmesi Allah katında daha azimdir. Dünyanın yok olmasına bile önem vermez.
Haydi, başka ehl-i kitab veya başka din mensubları hased fesad edip islam dinini düşürmek isterler. Ya bunların yaptıklarına bir bakınız evvela Cenabı Rasulullahı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) basitten almaktalar. Ziyaretini meşru’ görmeyip “Efendim kabrindedir, ölmüştür” deyip hiç bir değer vermiyorlar. Bu Vehhabilerin hakikâten Kâbeden çıkarları olmamış olsa ve İslam cemaatının karşısında güç bulabilseler Kâbe’ye de “puttur” deyip yıkmaya kalkışabilirler. Bu da olabilir! Ama, güçleri yetmiyor bu işe kalkışmaya. Çünkü, Rabbımız Haccı emretmiş farzdır diye. Farz olduğu için Kâbeyi yıkmaya kalkışanların karşısına İslâm camiası topyekün çıkar. Bunu biliyorlarda ses çıkarmıyorlar. Esasen İngilizler ajanları vasıtasıyla İbn-i Abdulvehhab’dan Kâbeyi yıkmasını taleb edip israr etmişler ama cesaret edememiş.
Mü’minlere karşı en beter şiddet ve gılzatı bunlarda görüyoruz. Allah bizleri korusun. Fakat, çok yaygındırlar. Vehhabilik kitabları çokça gelmektedir. Hacca giden her müslümana bedava Vehhabilik kasetleri ve kitablarını dağıtıyorlar. Ülkemizde de yüzlerce Vehhabi eserleri tercüme ettirilip İslam adı altında piyasaya sürülüyor. Vehhabiler çeşitli yollarla pek çok vatandaşımızı bu işin içine çekmişlerdir. Onun için bize düşen ve hakkiyet olan iş şudur ki; Allahü Zülcelâlin yarattığı kullarına karşı katl-ü-kıtal ve zülûm ile, haksız yere basit nedenlerle, salavat getirmiştir diye öldürmek, “Yok şöyle yapmış öldürün. Böyle demiş hemen öldürün” demek. Dünyanın kuruluşundan beri görülmüş değil ve gittikçe de beter oluyor. Onun için Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) boşa buyurmamış: الخوارج كلاب النار “Hariciye fırkası mensubları cehennemin köpekleridir” Ben söylemiyorum, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) böyle buyurup künyelerini kendisi veriyor. Hiçbir sapık fırka Cenabı Rasulullaha (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu kadar gazub ve hınçlı olup O’nu yok etmeye çalışmamıştır. Onun muazzam olan şanını ve kâinatın güneşi oluşunu hiçe saymışlardır. O olmasaydı Vallahu’l azim hiç bir şey olmazdı esâsen. İlk yaratılan Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) nurudur. Ve neler var ise O’nun nurundan yaratılmıştır. Arş da cennet de O’nun nurudur. Cennete girdiğimizde Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) nurundan olduğu için bize karşı daha beşaşeti ve hoş görülü olacaktır. Yani, cennet ümmet-i Muhammede daha beşaşetlidir. Cennete Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve ümmeti girmeden başkasının girmesi haramdır. Âdem (as), Nuh (as), İbrahim (as) kim olursa olsun. Esâsen merkez O’dur ve diğerleri O’nun misafirleri sayılıyor. Bu kadar kıymeti, değeri, şanı ve şöhreti olup dururken nasıl oluyorda ziyâretini dahi meşru’ görmüyorlar? Müslüman ve Onun ümmetine mensub olan kimse böylesi bir cür’ete asla girmez. Velevki sapık ola. Elbette karınlarını para pul ile doldurdular ise ve dünyalarını ahiretlerinden daha üstün gördülerse ona bir diyeceğimiz yoktur. Yoksa, zerre kadar aklı ve imanı olan hiç bir kimse kendi resülüne Rasulullaha (Sallallahu Aleyhi Vesellem) karşı böylesi bir gılzat ve zıddıyet içinde katiyetle olamaz. Asla yararı olamaz ve muhakkak ki zararı olur. Âleme rahmet gönderilmiştir. Mü’minlere ise:
بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
(Tevbe / 128)
“Mü’minlere karşı Raufu’r Rahim” dir. O’nu sevmeyecek bir müslüman ferd olamaz. Meğere, dünyayı daha çok sever ahirete ve geleceğe inancı yoktur. Dünyanın verdikleri ile yetiniyorsa ona ne diyelim biz? Aleyhisselâtü ve’s selâm onlara:
Hadis-i Şerif:
من خالف جماعة المسلمين شبرا فقد خلع ربقة الاسلام من عنقه
Hadis meâli: Ehl-i sünnet ve’l cemaat olan Fırka-i Nâciye, benim ve ashabımın yolu üzeredir. Kim bunun bir karış dışına çıkarsa İslam ve iman hukukunu boynundan tamamen çıkarıp atmıştır.
Hadis-i Şerif:
قال عليه الصلاة والسلام: يجيئ قوم يميتون السنة ويغلون فى الدين فعلى اولئك لعنة الله ولعنة اللاعنين والملئكة والناس اجمعين
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Bir kavim meydana gelecek ki, benim sünnet-i seniyyemi yok etmeye çalışacaklar ve kendi kendilerine başka te’villere kalkışacaklar. Dinde çok ihtilaflar çıkarıp değişik değişik fırıldaklar çevirecekler. Onun için Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yasası dışında katli caiz olmayan müslümanın katline hüküm vermek. Müslüman olan bir kimseye müşrik veya kafir diye uydurma sebeblerle hüküm ve karar vermek. İşte bu minval üzere yürüyen sapıklara cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) “Allah’ın meleklerin ve tüm insanların la’netleri o kimselerin üzerlerine olsun” buyuruyor. Deylemî Ebu Hüreyre (ra) den rivâyet etti.
Hadis-i Şerif:
من غشىامتىفعليه لعنةالله والملئكةوالناس اجمعين
Hadis meâli: Benim ümmetim iki, Ehl-i sünnet ve’l cemaat olup benim ve ashabımın yolu olan Fırka-ı Nâciye yolunun dışına kandırarak çıkarılırlar; Allahın, meleklerin ve tüm insanların lâ’netine uğrasınlar. Sormuşlar ki; “Ya Rasulallah neyle ve nasıl kandırırlar acaba?” Cevaben buyuruyor ki:
قالو يارسول الله وماالغش قال ان يبتدع له بدعة يعملون بها
Sünnetimin yerine bi’datlar getirirler ve halkıda buna yöneltirler, ve böylece sünnetlerim günden güne yok olur yerine de bi’datlar geçer. Kurtubî Evtad’ında Enes İbn-i Malik (ra) den rivâyet etti.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ان الله تعالى لايقبل لصا حب بدعة صوما ولاصلاة ولاصدقة ولاحجا ولاعمرة ولاجهادا ولاصرفا ولاعدلا حتى يخرج من الاسلام كما يخرج الشعرة من العجين
Hadis meâli: Deylemî Enes İbn-i Malik (ra) den rivayet ettiği hadisde Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Sünnetim dışına çıkıpta bi’datlar getiren kimsenin ne namazını, orucunu, sadakasını (zekat), haccını, ümresini, ne de cihadını farz veya nafile ne olursa olsun ibadetlerinin hiç birisini Allahü Zülcelâl kabul etmez ve geçersizdir. Sünnetleri dışına çıkıp da yerine bid’at getirenler için bunu bildirirken “Hattaki kılın hamurdan kolayca çıktığı gibi iman ve İslam dairesinden çıkar” buyuruyor.
Hadis-i Şerif:
لايقبل الله لصا حب بدعة صوما ولاصلاة ولاصدقة ولاحجا ولاعمرة ولاجهادا ولاصرفا ولاعدلا حتى يخرج من الاسلام كما يخرج الشعرة من العجين
Hadis meâli: İbn-i Ma’ce’nin Huzeyfe (ra) den rivayet ettiği hadisde Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki: Allahü Zülcelâl; sünnetlerimi yok edipte yerine bid’at getiren kimsenin kesinlikle namaz, oruç, zekat, hac, cihad, farz, vacib, sünnet, nafile tüm ibâdetlerini kabul etmez. Hatta hamurdan bir kılı basitten çekip çıkardığın gibi İslam dininden çıkar ve dışında kalır.
Hadis-i Şerif:
اصحاب البدعة كلاب النار
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Sünnetimi yok edib yerine bid’at getirip koyan kimseler esâsen cehennemin kelbleridir.
Hadis-i Şerif:
اهل البدعة شر الخلق والخليقة
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: bid’at sahibi olanlar halkın arasında şerlilerin en şerlileridirler. Bunların üstünde şerli olan yoktur.
Demek ki; söylediklerimiz çok da değil bunlara. Hakikaten bunlardan beterini ne duyduk ne de okuduk ne de gördük. O kadarda canilik, Rasulullaha (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ezâ, cefâ edici, O’na getirilen salavattan tiksinen ve salavat getireni öldürmeye karar veripte öldüren görülmüş müdür? Bir müslüman, bir mü’min ve Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ümmeti bu! Muhammedîdir. Bunlardan daha beterini bulamıyorum esâsen. Evet şudur budur olmuş, ama kendi nebisine böylesine ihânet ve gaddarlık yapan yeryüzünde duyulmamıştır. Başka nebiye mensubdur da Cenab-ı Rasulullaha (Sallallahu Aleyhi Vesellem) muhalefet edebilir. Bu olabilir. Ama, hem mensubuyum diyeceksin hem de bu kadar insafsızca gılzat göstereceksin o mübarek Rasulullaha (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bunu hiç duymadık biz.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ثلث من السنتى الصلاة خلف كل امام لك صلاتك وعليه اثمه والجهاد مع كل امير لك جهادك وعليه شره والصلاة على كل ميت من اهل التوحيد وان كان قاتل نفسه
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Üç nesne sünnetimdir ve yasamdır. Herhangi bir imamın arkasında namaz kılıp kılmamaya tereddüd göstermeyiniz, kılınız. Beşerdir hatası olabilir. Ama, “Ben bunun arkasında namaz kılmam” demeyiniz. Ehl-i sünnet ve’l cemaatın kararı budur. Fasık, fâcir de olsa fısk-ü-fücûru kendinedir senin namazın tamamdır. Allahü Zülcelâl onun fıskı yüzünden namazdan mahrum etmiyor. Namazın mükafatını veriyor. İmamın günahı varsa onu kendisi çeker.
Birde herhangi bir padişah, melik, reisi cumhur; bir cihada kalkarsa mutlaka cihada katılıp “bu kimse yaramazdır ben bununla cihad etmem, şudur, budur” deme. Biz böyle şeyleri vaktiyle çok dinledik” “Bu devlete vergi verilmez” “Bu devlete askerlik yapılmaz” gibi sözleri çok duyduk. Başınızdaki idarece fasık bile olsa onunla cihada gitmeye mecbursunuz. Neden? Senin cihadıyın karşılığını Rabbımız verir. O kimsenin şerri varsa o kendine aittir.
Bir de tevhid ehli olan bir kimseyi bir zenbinden günahından dolayı cenazesini kılmamazlık etmeyiniz. “Lâ ilâhe illallah Muhammede’r resulullah” diye şehadet getiren bir kimsenin cenaze namazını kılınız. Velev ki kendi kendine intihar etmiş ise dahi... Çünkü bazı kimseler “intihar edenin cenazesinin kılınması câiz değildir” diye tasavvur edebilirler. Ama Aleyhisselatü ve’s selâm bildirmiştir. Müslüman olup şehadet getiren bir kimsenin cenaze namazını kılacaksın, yeter ki şehâdet getirsin. Bunun dışındaki hatası günahı ona aittir. Hadisi Kurtubî ve Deylemî, Abdullah İbn-i Mes’ud dan (ra) rivâyet ettiler.
Hadis-i Şerif:
رحم الله من كف لسانه عن اهل القبلة الابأحسن
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki: Allah o kimseye rahmet etsin ki; ehl-i kıble olana dilini asla uzatmaz kısar. Ne lâ’net, ne sebbetmek ne de herhangi bir kötü söz kullanır. Çünkü ehl-i kıble olan müslüman, mü’min bunlara lâyık da değildir.
Aziz Kardeşlerim;
Ehl-i kıble olup “Lâ ilâhe illallah Muhammede’r resulullah” mensubu olanlar Muhammedîdirler. Kıble ehli olanlar ne gibi hata işlerlerse işlesinler tekfirine kalkışmayınız kâfirlikle suçlamayanız. Dilinizi bu yönden sakınınız. En güzel kelimeleri kullanınız. Küfür ve lânet gibi kelimeleri bir müslüman için kullanmaya asla cevaz vermiyor. Tevhid ehli olup şehadeti tam getireni asla tekfir ve lâ’net olamaz.
Hadis-i Şerif:
المؤمن ليس بااللعان ولاباالتعان
Hadis meâli: “Mü’min, kimseye lâ’net ve ta’n etmez.” Mü’min sıfatıyla sıfatlanmış bir kimse kafir ve lâ’net gibi kelimeleri asla kullanmaz. Ve hiçbir kimseyi de ayıblamaz. Tekfirde etmez. Esâsen bir kimse için lâ’nettir kâfirdir diye bir kelime ağzından çıktığı anda o kimseye gider. Çünkü bu kelimeyi hiç bir yer kabul etmez. O zaman ne yapacak? O kelimeyi kimin hakkında söyledi ise o kimseyi bulur. Eğer o kimse hakikaten lâ’nete küfre ve şirke lâyık ise üzerine yapışır onda kalır. Yok değil ise söyleyene avdet edip döner ve onda durup karar kılar. Söyleyen kimse kendi kendine o sıfatları giydirmiş olur. Onun için gerçekten mü’min olan kimse hiç bir kimseye ne lâ’net eder ne de ta’n eder.
Hatta Aleyhisselâtü ve’s selâm bir yere seyr-ü-sefer yaparken beraberinde bir hanım vardı ve kendisinin bineği olan naka (deve) nasılsa bir nahoşluk edince “Mel’un” demiştir. Yâni, binmiş olduğu nakaya doğrudan doğruya “Mel’un” diye söylemiştir. Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu kelimeyi duyunca “Bu hanım, bu nakadan hemen insin ve nakayı azad ediniz. Çünkü lâ’netlenmiş olan bir nakanın etide yenilmez ve kendisi de kullanılmaz. Bu deve artık hiç bir şeye yaramaz kendi haliyle başbaşa bırakınız gitsin.” buyurmuştur. İşte lânet kelimesi bu kadar ağırdır.
Esâsen ümmet-i Muhammede, lânet, kâfir, müşrik gibi kelimeler hiç yakışmıyor, çünkü filhakika söylediği bu sözler kimin hakkında ise o kimseye gider doğruysa onda kalır, değilse sahibi olan söyleyene geri döner gelir. İki de bir söylediği kâfir, müşrik lânet ne ise her defasında kendisine geri döner. Kendi kendisini lânetlemiş olur. Onun için Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) mü’min kardeşlerinize en ahsen kelimeleri kullanınız buyuruyor.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: المتمسك بسنتى عند اختلاف امتى كاالقابض على جمر
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm; kim ki sünnetime mütemessik olur sımsıkı sarılır, dışına çıkmaz, hilafına işlemez, sahib çıkar ve kendine mal ederse ümmetimdendir. Ancak, ahir zamanda ise, bu kolay olmayacaktır. Öyle ki, bir kor ateşi avucunda tutmak bundan daha kolay olacaktır. Hadisi Hakimü’t Tirmizi, Abdullah İbn-i Mes’uddan (ra) rivâyet etmiştir.
Hadis-i Şerif:
من تمسك بسنتى دخل الجنة
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâmın vasiyeti şudur ki, kendisinin ve ashabının yürüttükleri sünneti seniyyesi minvâli üzere, bu yasayı takip edip sonuna kadar herhangi bir ihtilaf çıkmadan sünneti seniyyesini ihya ederse öldürmeden yaşatırsa “Bilsin ki benimle beraber cennete girer” Nevadirü’l üsûl de Hakimü’t Tirmizi Hz. Aişe (ra) dan rivâyet etmiştir.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله عليه وسلم: سألت ربى فيما يختلف فيه اصحابى من بعدى فأوحى الى يا محمد ان اصحابك عندى بمنـزلة النجوم فى السماء بعضها اضياء من بعض فمن اخذ بشيئ ممـا هم عليه من اختلافهم فهم عندى على هدى
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki; Rabbımdan bir şey sordum. Ne sormuş? “Benim ashabımdan, benden sonra ihtilaflar doğarsa nasıl olacak?” diye Rabbımdan sordum. Allahü Zülcelâl cevaben: “Ya Muhammed, bu yönden endişe edip üzülme, senin ashabın benim nezdimde gökteki olan yıldızlar gibidirler. Bazılarının şavkı ve nuru daha fazla bazılarının ise azdır. Hepisi de yıldızlar gibi müteberdir. Sahabelerinden birinin kavline uyarlarsa benim katımda geçerlidir ve ale’l hak diye görürüm. Sahabeler arasında ihtilaflı sözler duyulsa da, birisi birşey başka birisi başka bir şey söylemişse hepsi de ale’l hak, ale’l hüda’dır. Hak yolundadırlar ve değişiklik görmem” buyuruyor.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: اذا ظهرة البدع ولعن آخرهذه الامة اولها فمن كان عنده علم فلينشره فان كاتم العلم يومئذ ككاتم ما انزل الله على محمد
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki; Bir zaman gelip bi’datlar zuhûr ederse, o güne gelen insanlar geçmişlerine lâ’net ederlerse hor görürlerse, onlar bilemediler edemediler diye lâ’net dahi ederlerse ve ümmetimin bu hallere düşdüklerini gördüğünüz takdirde; kendisinde ilim olanlar mutlaka ilmini neşretsin, ketmedip gizlemesin. Eğer ilmini ketmederse bilsin ki Allahü Zülcelâlin göndermiş olduğu Kur’an-ı azimü’ş şanın hükümlerini gizlemiş gibi ağır bir yük yüklenmiş olur. Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله عليه وسلم: بعثت باالحنفية السمحاء ومن خالف السنتى فليس منى
Hadis meâli: Benim yasam olan sünnetim en ahseni (en doğrusu en güzeli ve en iyisi) dir. Zirâ, güvenilir hükümlerdir. Kim ki, benim sünnetime muhalefet yaparsa benden değildir. Böyle buyuruyor Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem).
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: من فارق الجماعة شبرا فقد خلع ربقة الاسلام من عنقه
Hadis meâli: Kim ki benim ve ashabımın bırakmış olduğumuz hükümlere ve sünnetime bir karışlık dahi olsa muhalefet edip dışına çıkarsa, bilsinler ki; İslam ve iman hükümlerini boyunlarından çıkarıp atmışlardır.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: يا كعبة ما اطيب ريحك ويا حجرمااعظم حقك والله للمسلم اعظم حقا منكما
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tavaf ederken Kâbeye şöyle bakmış ve “Ey Kâbe çok kıymetlisin ve çok hoş kokuların gelmektedir. İ‘tiraf ediyorum” buyurup Hacerü’l Esved’e yönelmiş “Ey Hacer Allah katında çok azim bir hakkın vardır. Sana kıymet ve değer vermiştir.” buyurup sonunda ise “Vallahi ister Kâbe ister Hacer olsun hukuk i’tibâriyle bir müslümanın hukuku, Allah nezdinde daha üstündür ve Allah mü’mine hak tanımıştır.” Allah katında bir müslümanın bu ikisinden de çok üstün olduğunu ilân ediyor.
Hadis-i Şerif:
للمؤمن اكرم علىالله من ملئكة المقربين
Hadis meâli: “Bir mü’minin Allah nezdinde olan kıymet ve i’tibarı Melaike-i Mukarrebinlerden çok daha üstündür” diye tabir etmiştir Aleyhisselâtü ve’s selâm.
İnsanoğlu bu kadar da üstün, kıymetli ve değerli olmasına rağmen nasıl basitten alıp da hemence küfrüne, şirkine ve katline hüküm verip de bu hallere düşebiliyorlar. Bir hayvan kadar bile değer vermiyorlar. Bugün başka batılı milletlerde hayvan haklarına, inanın ki insan haklarından da çok daha fazla önem verip üzerinde duruyorlar. Ümmet-i Muhammede bu zulmü revâ gören haydutlarda güyâ hal-i hazır Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ümmeti olmalarına rağmen bırakın müslümanı insan hukukuna bile hayvan hukuku kadar riâyetleri yoktur. Olur olmaz hemen küfrüne katline hükmederler. Allahü Zülcelâl şerlerinden bizleri muhafaza etsin. Âmin.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ليس المؤمن بالتعان ولاباللعان ولا فاحشى البزيئ
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm mü’minin sıfatlarını sayıyor; Mü’min hiçbir kimseye ta’n etmez, lâ’net etmez ve üzecek olan fahiş kelimelerde kullanmaz.
حفظ اللسان سلامة الانسان
İnsanın selametini dilinin muhafazasına bağlamıştır. Onun için ta’n etmek, lâ’net etmek gibi kelimeleri bir mü’min için kullanmayı esâsen Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hiç de hoş görmemiş ve men etmiştir. Hadisi Buhari, İmam-ı Ahmed, İbn-i Hibban ve Hakim; Abdullah İbn-i Mes’ud (ra) dan rivâyet etmişlerdir.
Mü’minin kıymet ve değeri vardır. Böylesine lâ’nettir, keferedir gibi sözleri günümüzde de bir zümre mensubları başka bir zümre mensubları hakkında kolayca kullanıyorlar. İşleri güçleri bu maalesef!..
Hadis-i Kudsî:
قال الله تعالى عزوجل: عبدالمؤمن احب الى من بعض الملئكة
Hadis meâli: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Allahü Zülcelâl: “Kullarımın arasında bulunan mü’min kulum meleklerimden çok daha kıymetlidir benim nezdimde.” Hadisi Tabarani Ebu Hureyre (ra) den rivâyet etmiştir.
Hadis-i Şerif:
المؤمن اكرم علىالله من بعض ملئكته
Hadis meâli. İbn-i Mâ’ce’nin Ebu Hureyre den rivâyet ettiği hadisde ise Aleyhisselâtü ve’s selâm: Allahü Zülcelâl mü’min kullarını Mukarrebün Meleklerinden de daha afdal ve sevgili görüyor.
Hadis-i Şerif:
ليس شيئ اكرم علىالله تعا لى من المؤمن
Hadis meâli: Hiç bir nesne yok ki mü’minin Allahü Zülcelâl nezdindeki kıymet ve değerini tartabilsin. Hiçbir nesne yok ki Allah nezdinde mü’minden ekrem olsun. Kıymet ve değeri fazla olsun. Demek ki en ekremi en değerlisi mü’mindir.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: امرت ان اقاتل الناس حتى يشهد ان لااله الاالله وإنى رسول الله فاذاقالواها عصم منى دمائهم واموالهم الابحقها وحسابهم علىالله تعالى
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) “Emrolundum ki, cihad etmeye, mukatele etmeye. İnsanların hak dinine girmeleri için şirkten ve küfürden çıkarılmaları için cihadla emrolondum.
Resul olarak gönderilen Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) keyiflerine bıraksa belki de İslam dinine girip müslümanda olmazlar. Onun için Allahü Zülcelâl Rasulullahı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) cihada mecbur tutmuştur. Kullarına merhameten, şirkten ve küfürden kurtulup imana gelsinler diye cihadi ilân etmiştir. “Emrolundum” buyuruyor. Allahü Zülcelâlin emri nedir? “Lâ ilâhe illallah Muhammede’r resulullah” deyip Allahü Zülcelâlin vahdaniyetini ve benimde risâletimi kabul edinceye kadar insanlarla cihad etmeye emrolundum” buyuruyor. Bu şehadeti getirip kabul ettiklerinde kanlarını, mallarını ve ırzlarını garanti altına alıyorlar ve hiç kimse dokunamıyor. Artık kıble ehlidir. Kıble ehlini ise hiç kimse öldüremez haramdır. Ancak, katli gerektiren islam hükümlerini işlediğinde o hükmün uygulanması müstesnâdır. Yoksa “Ya bizim mezhebimize cebri olarak gireceksin, yada seni öldüreceğiz” demek veyahutta keyflerine uymamıştır, inandıklarına inanmamıştır diye katline hükmetmelerine islam dininde asla cevâz yoktur. Aleyhisselâtü ve’s selâmın getirdiği Kelimetü’ş şehadet ile Allahü Zülcelâlin uluhhiyetini ve Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) risâletini kabullendikten sonra asla öldürülmez. Tabi ki islamda öldürmeyi gerektiren hükümler vardır. Bir mü’mini haksız yere öldüren kısasen hemen aynı şekilde öldürülür. Ve bunlar müstesnâ hallerdir. Mü’mini haksız öldürmek ise asla... Hadis Buhari ve Müslimde olup tevatüren sabittir.
Hadis-i Şerif:
لايحل دم امرء مسلم يشهد ان لااله الاالله وانى رسول الله الابإحدى ثلث الشيخ الزانى والنفس باالنفس وتارك لدينه المفارق للجماعة
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Şehadet getiren “Lâ ilâhe illalah Muhammede’r resulullah” diyen bir müslüman 3 nesne müstesna olmak üzere katline asla cevaz yoktur. Şehadet getiren islam dairesine girmiştir. Katline cevaz verilen üç nesne ki:
Birincisi: Zinâ işlemeyi huy haline getirmiş yaşlı kimse ki müdemadiyyen zinâ işliyorsa katline cevaz vermiştir.
İkincisi: Bir kimseyi amden katlettiyse, haksız yere öldürdüyse, kısas olarak katledilir.
Üçüncüsü: Dininden ayrılıp islam cami’ası dışına çıkan mürted olan kimsenin de katli câizdir. İslam dininde olmasına rağmen islamı hor görüp başka bir dine geçti ise katli caizdir.
İşte bu üç sebeble bir kimsenin katli caizdir. Hadisi Buhari, Müslim, İmam-ı Ahmed, Abdullah İbn-i Mes’ud (ra) ‘dan rivayetleri tevatüren sabittir.
Demek ki, islam hukukuna uygun olarak yaşlanmasına rağmen zinâ etmeye devam eden, amden haksız olarak birini öldüreni kısasen ve islam cemaatının dışına çıkan mürtedin mukatelesine cevâz verilmiştir.
Hadis-i Şerif:
والذى نفس محمد بيده لايسمع بى احدمن هذه الامة يهودياولانصرانيا ثم يموت ولم يؤمن باالذى ارسلت به الاكان من اصحاب النار
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yeminle buyuruyor ki: Ben geldikten sonra, benim devremde bulunan bir kimse ister Yahudî, ister Nasranî olsun benim getirdiğim yasaya uymazlarsa akibetleri mutlaka cehennemdir. Neden? Çünkü, onların tabi’ oldukları Yahudî ve Nasranî yasalarının hükmü kalkmıştır ve bitmiştir. Ölünceye kadar Rasulullahı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tasdik edip ümmeti olmadılar ve eski dinlerine bağlı kaldılarsa mutlaka ve mutlaka cehennemliktirler. Ve başka yolları da yoktur. Çünkü eski yasalar nesholunmuştur. Ve başka yolları da yoktur. Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) en son yasayı getirmiştir ki tüm eski yasaları kapsamıştır. Bunun karşısında eski yasa mı bulunur? Çünkü Kur’an-ı Azimü’ş şan ümmü’l kitab dır. Önceki kitablar Kur’anın içinde birer bölüm olarak bulunmaktadır. Kur’an gelmeden önce her resüle birer parça halinde verilmiş ve devrelerinde onunla idâre etmişlerdir. Amenna, inandık hak olarak resüllerin resülü (Sallallahu Aleyhi Vesellem) teşrif ettikten, Kur’anı azimü’ş şan indirildikten sonra daha hâlâ onu tanımamak beğenmemek ve kabullenmemek cehennemi hak etmektir. Hadis tevâtüren sabittir.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ياأبى سعيد من رضى باالله ربا وباالاسلام دينا وبمحمد نبيا وجبت له الجنة
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) “Ya Eba Said Allahü Zülcelâlin rububiyyetini ve vahdaniyyetini kabullenmesi, islam dinide dinlerin üstünde tasdik ve kabullenmesi, nübüvvet ve risâletimi tasdik ve kabüllenmesi, diğer nebilerin vakitlerinin devrelerinin geçtiğini ve son peygamber olduğumu kabul edip bağlanması şartlarıyla o kimseye cennet vâcib olur” buyuruyor.