الحمدلله رب العالمين وبه نستعين والصلاة والسلام على خير خلقة محمد
وعلى اله وصحبه اجمعين
Aziz kardeşlerimiz, bu günümüzde fitneler çok yaygın durumdadır. Allahü Zülcelâlin izni ve inâyetiyle biraz malümat vermeye gayret edeceğiz inşaallah. Teshilât Allahü Zülcelâldendir.
Hadis-i Şerif:
الحديث الشريف : ان بين يدى الساعة الهرج القتل ماهو قتل الكفار ولكن قتل الامة بعضها بعضا حتى ان الرجل يلقاه اخوه فيقتله ينـزع عقول اهل ذالك الزمان ويخلف لهاهباء من الناس يحسب اكثرهم انهم على شيئ وليسوا على شيئ
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki: Ahir zamanda kıyamet yaklaştığı zaman öyle bir devreye gelir ki Âdemoğlu; ne yaptığını bilmez de herc-ü-merc içinde debellenirler. “Ya Rasulullah herc-ü-merc nedir?”; “Katl-ü-kıtaldır” “Katl-ü-kıtal kimleredir?” “Sanmayın ki kâfirlere, birbirlerinedir. Aralarında nahoşluklar olurda, birbirlerini buldukları yerde öldürmeye çalışırlar. Hatta kardeşi bile olsa, o kadarda ahmaklaşırlar ki kardeşini dahi öldürürler.”
Biliyorsunuz ki, şu günümüzde de birbirlerini tekfir etmeye, tel’in etmeye ve katline âdeta müstehakmış gibi derhal karar verip uygular durumları vardır. Hepside sanıyorlarki ale’lhak üzere yapıyorlar. Halbu ise, Cenabi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bunu asla kabul etmez ve bir hakkiyette yoktur. Sadece zülûm ve ahmaklıktır. Yani, akılları alınmış durumdadır. Akılları kendilerne hizmet etmiyor. Öyle bir hale düşmüşler ki, karşılarına kim gelirse gelsin kardeşi bile olsa öldürüyorlar. Allahü Zülcelâl bu azgınların şerlerinden ümmet-i Muhammedi korusun. Âmin. Hadisi İmam-ı Ahmed ve Sahih-i Muslim rivâyet etmişler ve senedi gayet sıhhatlidir.
Hadis-i Şerif:
الحديث الشريف: قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ان ناسا من امتى سيماهم التحليق يقرؤن القرأن لايجاوز حلاقمهم يخرجون من الدين كما يخرج السهم من الرمية ثم لايعود اليه هم شر الخلق والخليقة
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuruyor: İlerde benim ümmetimden bazı insanlar gelecekler ki onları tanıyabilmeniz için esâsen traşlı olurlar. Kelleleri traşlıdır. Kur’anı çok okurlar fakat lafızlarını okurlar, ahkâmlarıyla hiç âlâkaları yoktur ve hiç işlemezler. Dinlerinden çıkışları âdeta okun atıldığı gibidir. Ve asla geri avdet edip dönmez. Bu şekilde dinsiz hâle gelince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem): Yaratılmış olan tüm mahlukatın hılkiyetinden en şerlisi onlardır. İmam-ı Ahmed ve Muslim Ebazeri’l Gifari (ra) rivâyet ettiler. Senedi sahihtir.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ستكون بعدى اثرة وامور تنكرونها قالو يارسول الله فماتأمرنا قال تؤدون الحق الذى عليكم وتسئلون الله الذىلكم
Hadis meâli: Cenabı Aleyhisselâtü ve’s selâm ashabını uyarıyor: Bir zaman gelecek ki; nahoş haller olacak ve inkârla bile karşı karşıya kalabilirsiniz.” Bu hoşlanmadığımız kerih hallerle karşılaşdığımızda ne yapmamız lâzım, ya Rasulullah?” Kendisinden bir emir bekliyorlar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki: Sizin üzerinizde olan devletin haklarını ödemeye çalışırsınız. Karşı gelmezsiniz. Devletten alacağınız bir hakkınız varsa Allah’dan isteyiniz. Devlete karşı gelip ayaklanmayınız demek istiyor. Ravisi İmam-ı Ahmed, Müslim ve Buhari rivâyet ettiler. Hadis sağlıklıdır.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: انه سيصيب امتى فى آخرالزمان بلاء شديد لاينجومنه الارجل عرف دين الله فجاهد عليه بلسانه وقلبه فذالك الذى سبقت له السوابق رجل عرف دين الله فصدق به
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Ahir zamanda ümmetimin şiddetli bir beliyyeye (dinleriyle ilgili) düçâr olacaklarını haber vermiştir. Bu beliyye acaba yiyecek, içecek veya öldürmek vs. midir? Hayır, şiddetli beliyye dinleriyle âlâkalıdır. Bu beliyyenin dışında kalabilen o kişidir ki; ilim sahibidir dinini bilir, mücadelesini silahıyla değilde diliyle yapar ve hakkıyeti halka tarif eder. Kendi söylediğini kalbiyle de tasdik eder ve kendisi bizâtihi tatbik de eder.
Bu şekilde kalbiyle tasdik, diliyle ikrar ve eliylede işlediği takdirde kendisi ile birlikte dinleyenlerde sayesinde kurtulmuş olurlar. Allahın izni ile böyle kimseler ve onları dinleyenler bu beliyyenin dışında kalırlar. Eğer söylüyorda tatbik etmiyorsa sözleri hiç tesirat bırakmaz. Söylediğini işlerse dinleyenlere te’sir bırakır ve kurtulmalarına sebeb olur. Demek ki, günümüzde de mücahede yapılacak tek yol, din fesada düşdüğü devrelerde dil ile imkan nisbetinde mücahede etmektir. Demek ki büyük bir beliyye olacaktır. Bunu ilân etmiş oluyor Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Bu şekilde diliyle mücahade edeni büyük bir övgü ile medh ü senâ etmişdir ki; “Öncülerin öncüsü olacaktır” buyuruyor. Öncülüğü, ama cennette, ama mahşerde, ama Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) livaü’l Hamd sancağı altında, ama Nehr-i kevserinde veya benzeri sevab kısmından ön planda gelecek kişilerdir.
Hadis-i Şerif:
عن رسول الله عليه السلام قال: من اصاب دينار اودرهم فى فتنة طبع على قلبه يتبع نفاق
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bizleri uyarıyor ki: “Fitne gününde herhangi bir kimsenin canında yani bedenen katl-ü-kıtal etmese de, malından dinar olsun dirhem olsun kendine mal edenlerin kalblerine münafık mührü vurulur.” Buyuruyor. Demek ki münafık olur... Ebu Hureyre (ra) rivâyet etti.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ان بين يدى الساعة الهرج قيل وماالهرج قال القتل ماهوقتل الكفار ولكن قتل الامة بعضها بعضا حتى ان الرجل يلقاه اخوه فيقتله ينـزع عقول اهل ذالك الزمان ويخلق بها هباء من الناس يحسب اكثرهم انهم على شيئ وليسواعلىشيئ
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem); “Kıyamet yaklaşdığı devrede herc olur” buyurunca “Ya Rasulullah herc nedir?” “Katl-ü-kıtaldır. Sanmayın ki katl-ü-kıtali küffara ederler, esâsen birbirlerine düşerler. Birbirlerine katlederler. Bu hale gelirler. Karşılarına kardeşleri çıksa dahi öldürecek derecede ahmakça hale düşüp ne ettiklerini bilmezler. Akılları başları dışında sanki. Akıllarını kaybetmişler gibidir. Bir anormallik içinde olurlar ve akıl ve idrakleri zayıf olup hebâ durumundadır. Hiç durumunda ne yapıp ne ettiklerini bilmezler. Yaptıklarını birşeyler sanırlar oysa sadece şuursuzluk ve ahmaklıktır.” İmam-ı Ahmed ve Tabârani Musa el Eşari (ra) den rivâyet ettiler.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: يخرج اناس من امتى يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمى يقتتلون فى جبل لبنان والخليل
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Ümmetimden ahir zamanda bir kısmı okun yaydan fırlayıp çıktığı gibi dinlerinden çıkarlar. Dinlerine sahib olmazlar. Bunlar ümmetimden dirler. Fakat okun yaydan çıktığı gibi dinlerinden çıkarlar. Ve tâ’rif ediyor ki; Lübnan dağında ve Halilü’r Rahman şehri taraflarında katl-ü-kıtal yaparlar. Mukatelâ mevcûd olur. Lübnan dağında da Halilü’r Rahmanda da mukatele devam eder kesmezler. Ravileri Tabârani, Beyhakî ve İbn-i Esakir.
Hadis-i Şerif:
عن حزيفة )ر.ع( قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: ان الفتنة لتعرض على القلوب فأى قلب اشربها نقطة على قلبه نقطة سوداء فأى قلب انكرها نقطة على قلبه نقطة بيضاء فمن احب منكم ان يعلم اصابته الفتنة ام لا فلينظر فان رأى حراما ماكان يراه حلالا اورأى حلالا ماكان يراه حراما فقد اصابته
Hadis meâli: Hüzeyfe (ra) ma’lumât veriyor, Aleyhisselâtü ve’s selâm buyurdu ki: Fitneler o kadar yaygınlaşır ki pek çokları bu fitnelere giriş yaparlar. Kalbleri fitneler somuruyor durumdadır. Fitne kalbini somurunca mutlaka kalbinde siyah bir nokta peydah olur ve yayılır. Fitneye karışmayanın kalbinde beyaz tertemiz ve parlak bir nokta peydah olur ve fitnelerden uzak durur. Böyle fitne gününde kalbindeki nokta siyah mıdır, beyaz mıdır öğremek istersen; gayet açık ve nurlu ise beyaz değilse zift gibi ise siyahdır ve basireti kör hale getirmiştir. Denetleme için soruyor Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem): “Dinimizin öteden beri haram kıldığı şeyleri helâl saymayı istiyor musun? Hoş görüyor musun? Evet diyorsan haramı mübah görüyorsan demek ki fitnenin içindesin. Değil ise dinimizin helâl kıldığı helâl, haram kıldığı haramdır diyorsan anla ki o zaman fitnenin dışındasın.” Fitnenin içinde olanlar zâten katl-ü-kıtalıda hoş görürler. Katl-ü-kıtal olmasada faizcilik, içkicilik vs. haram olmasına rağmen bunları da mübah görüyorsa ahirü’z zaman fitnesinin içindedirler. Haramı helal, helalı haram sayan fitnenin içinde yaşıyor demektir. Katl-ü-kıtal ise Kâbenin yıkılmasından da feci’ bir şeydir ve asla mübah görülemez. Hakka tecavüzdür. Rüşvet vs. de fitnenin ta kendisidir. Kişi nerede olduğunu anlayabilir yeterki helal ve haramı bilsin. Kalbimizin nurlu olması zift gibi olmaması için Allahü Zülcelâl bizlere şuûr versin.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: بادروا باالاعمال فتنا كقطع الليل المظلم يصبح الرجل مؤمنا ويمسى كافرا ويمسى مؤمنا ويصبح كافرا يبيع احدهم دينهم بعرض من الدنيا قليل
Hadis meâli: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki: “Âmel yönünden elinizden geldiği kadar tedbirli olunuz, çalışınız. Zirâ akibetinizde fitneler vardır. Fitne devresinde fazlaca iyi âmel işlemeyebilirsiniz. Belli başka hallere de düçâr olabilirsiniz.”
Bu âmellere ilerde çok ihtiyacınız olacaktır. Fitneler gelmeden çok ihtiyatlı olunuz. Fitne nasıl bir fitnedir? Adeta kapkaranlık bir gece çökercesine o kadarda fazlalaşıyor ki her tarafı kaplar. Kişi sabahleyin mü’min iken akşamleyin kâfir olmuş veyahutta akşamleyin mü’min sabahleyin kâfir kalkar. O kadarda acâyib ki sanki, sabahı akşamına, akşamı sabahına benzemiyorlar. İnsan böylesine küfre girmeye imandan çıkmaya ve fitneye koşuyorlar. Sabit bir imanda durmaya güç yetiremiyorlar. İşte o zaman küfre girmek basitçe olunca dinlerine de hiç sahib olmazlar dinlerini dünya malından basit bir nesne ile değiştirirler Allah muhafaza etsin. Âmin. Dini o kadarda basit hale geliyor. Dinini az bir dünya malı ile değiştiriyor. Dünyayı dinine tercih eder durumdadır. Hadisi Muslim, İmam-ı Ahmed ve Tirmizi, Ebu Hüreyre (ra) den rivâyet ettiler.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: لا ترجعوا بعدى كفارا يضرب بعضكم رقاب بعض
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm ümmetini uyarıyor ki: “Sakın geriye gitmeyiniz. Benden sonra sakın kafirliğe düşmeyiniz. Küfre dönüş yapmayınız. Neden acaba? Çünkü, birbirinizi öldürmeye boyunlarınızı vurmaya çalışırsınız.” Ne kadarda önemli ki küfre dönüş yapmayınız diye uyarıyor. Hadis çok sağlıklı olup İmam-ı Ahmed, Buhari, Nesaî, İbn-i Mâ’ce Cerir’den (ra) bir yolla Buhari İmam-ı Ahmed, Nesaî İbn-i Mâce; Ömer (ra) dan başka bir yolla Buhari ve Nesai; Eba Bekrete’den (ra), yine Buhari ve Tirmizi; İbn-i Abbas’dan (ra) rivâyet ettiler.
Dikkat ediniz ki; “Benden sonra küfre dönüp birbirinizi öldürmeye kalkışmayınız” buyuruyor. Çünkü, bir mü’mini haksız olarak öldürmek Kâbeyi yıkmaktan çok daha beterdir ki, bundan dolayı “küfre düşmeyiniz” buyuruyor.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: والذى نفس بيده ليأتين على الناس زمان لايدرى القاتل فى أى شيئ قتل ولايدرى المقتول على أى شئ قتل
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm buyuruyor ki: Nefsim yed’-i kudretinde, kudret elinde olan Allah hakkı için öyle bir devre gelecek ki, millet tamamen sarhoş durumda sükran içinde olurlar. Cehalet içinde fitnelerle alt üst boğuşurlar. Bu devrede öldürene, “neye öldürdün” diye sorsan bilmez. Öldürülenede sorsan ki “Neden öldürüldün?” O da bilmez. Öldürende ölen de hangi gaye ile olduğunu bilemezler. O kadarda başı boş bir anormallik ve ahmaklık içinde sanki dinlerinden çıkmışlar gibi bir durum içinde olurlar. Bir mü’minin katli böylesine mübah görülebiliyorsa, haramlar helâl sayılabiliyorsa elbette küfre girerler.
Kardeşlerim, biliyorsunuz ki katillik öyle bir büyük hata ve cürüm ki üzerinde başkası yok. Âyeti celilede:
وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
(Nisa / 93)
“Kim bir mü’mini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehemmendir. Allah ona gazab etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır.”
Bu gibi tehdid hiçbir yerde yoktur. Bunuda mübah görürse demek ki âle’l küfredir ve küfre girmiştir. Bir kimse katli yaparken bu günahdır derse inanırsa ve cürmü işlerse kâfir olmaz da fâsık olur. Ama katline cevâz verip o kişinin katlini câiz görür, müstehak olmuştur. Mübahtır diye haksız yere bir mü’mini katlederse kâfirdir.
Hadis-i Şerif:
ان من بعدى قوما يقرؤن القرأن لايجاوز حلاقمهم يقتلون اهل الاسلام ويدعون اهل الاوثان يمرقون من الاسلام كمايمرق السهم من الرمية لئن ادركتهم لأقتلنهم قتل عاد
Hadis meâli: Benden sonra ümmetimden öyle kimseler gelecekler ki Kur’anı çok okurlar ancak Kur’an boğazlarından ötesine geçmez. Demek ki kalblerine inmez ve Kur’an ahkamlarıyla bunların hiçbir âlâkaları da yoktur. Ne hükümlerini işlerler ne de Kur’an bir te’sir bırakır. Te’sirin olmadığını Aleyhisselâtü ve’s selâm şöyle anlatıyor: Müslüman olan kimselerin katline çalışırlar sanki onları öldürmeleri kendilerine mübahmış gibi. Fakat ehl-i evsân yâni başka dinden olanlarla hiç alakaları yoktur. Onların katline ve cihada girmezler. Sadece islam dininin mensubları düşmanlarıdır ve onları öldürürler. İslamları öldürüp vesen’i yâni putperestlere hiç dokunmazlar ve katletmezler. Okun yaydan çıktığı gibi dinlerinden çıkarlar. Eğer ben bunlarla karşı karşıya gelsem adi bir durumda bunları öldürürdüm.
Hadis-i Şerif:
ان ناسا من امتى سيماهم التحليق يقرؤن القرأن لايجاوز حلاقمهم يخرجون من الدين كما يخرج السهم من الرمية ثم لايعودون اليه هم شر الخلق والخليقة
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm ümmetinden öyle insanların geleceğini ve tanıyabilmek için kellelerini traşlı olup başlarınında saç olmayacağını buyuruyor. Esâsen Kur’anı çokça okurlar, fakat boğazlarından ötesine geçmez. Çok çok okurlar ama ne te’sirat bırakır ne de hükümlerini işlerler. İslam dininden çıkışları ise yerinden fırlayan bir ok gibi olup geriye âvdet edip dönmez artık. Zira bu kimseler halkın ve mahlükatın en şerlileridirler. Hadisi Müslim, İmam-ı Ahmed ve başkaları Eba Zer (ra) dan rivâyet etmişlerdir. Sağlıklı ve sıhhatlidir.
Kardeşlerimiz bu hususda pek çok hadisler vardır. Fakat, inanana bir kaçı bile yeter. İnanmadıktan sonra ise ne kadar olsa fuzûlîdir. Hadisleri basitten almak ise asla hoş olmaz. Onun için kıymet ve değerini bildikten sonra üçüde beşide yeter.
Bir mü’minin katline cevâz verir, âdeta bir hayvan kadar bile kıymet ve değeri yokmuş gibi davranıp malına ve ırzına tecâvüz edenlerin elbette islamda karşılık olan ceza ve cevâzları vardır. Bir kerre bir mü’mini haksız yere amden öldüren karşılık olarak aynı şekilde katledilir. Bir kimseyi sebebsiz öldüren öldürülür. Canına malına ırzına tecavüz olunca bunların katline cevâz verilmiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ben olsaydım “adi bir şekilde öldürürdüm” buyuruyor. Çünkü, saygı ve hürmet duyulacak bir hal ve durumları zâten yoktur.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: كيف انتم فى قوم مرجت عهودهم وايمانهم واماناتهم وصاروا هكذا وشبك بين اصابعه قالوا كيف نصنع يا رسول الله قال اصبر واوخالقوا الناس بأخلاقهم وخالفوهم بأعمالهم
Hadis meâli: Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor: Birinci fitne birbirlerini katletmeleri, ikinci fitne hem canlarını katletmek hemde mallarını gasbetmek, üçüncü fitne ise katl, gasb ve fühüş. İşte bu üç fitne ardı ardına gelecek diye malümât vermiştir. Gittikçe daha daha da artacaktır. İşte bu fitneleri çıkaranlara, teşebbüs edip içinde olanlara ve teşvik ve tahriş edenlere nasıl muamele edilebileceğini buyurmuştur. Bunlardan öte başka bir yol var mıdır? Bir mü’minin canı malı ve ırzı mübahmış gibi kabul edip uygulanırsa. Keyflerine uymadı onların zümresine katılıp saçma sapan inançlarını paylaşmadı veya istediklerini vermedi diye müslümanlara bu cürümleri revâ görenlere nasıl bir isim verilecek, ne denilecek ve nasıl bir künye verilecek acaba?
Yukardaki hadis-i şerifde Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem): “Öyle bir devre gelecek ki, insanlar bir şeye ahdederse yerine getirmezler, imanları zayıftır, emânete hainlik ederler. İ’tikadları bozuk, ahdine sadık değil ve emânete hıyanet ederler, emânete sahib olmazlar” buyurduktan sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ellerinin parmaklarını birbirine kitlemiş olarak “Bu hale gelirler” buyuruyor. Artık ele alınır durumları yoktur. “İmanı zayıf, ahdine vefâsız ve emânete haindirler” buyurunca soruyorlar: “Böylesi günle karşılaşınca o gün için biz nasıl geçiniriz ya Rasulullah, ne gibi bir muamele yapabiliriz?” Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) cevaben: Sabırlı olunuz, idâreci olunuz, o insanların ahlaklarıyla ahlaklanınız,ahlaklarına uyarcasına idâreci olunuz fakat asla amellerine uymayınız muhalefet yapmayınız. Âmellerini işlemeyiniz. Ravisi Nesaî.
Kısaca ahlâklarına karışmayınız fakat, fiillerini işlemeyiniz. Kişi âmelleriyle başbaşadır. Onlar işliyorsa bizde işleyelim diye birşey yoktur.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: يأتى على الناس زمان وجوههم وجوه آدميين وقلوبهم قلوب الشياطين سفاكين الدماء لايرعون عن قبيح وان بايعتهم رابوك وان ائتمنتهم خانوك صبيهم عار وشابهم شاطروشيخهم لايأمر باالمعروف ولا ينهى عن المنكر السنة فيهم بدعة والبدعة فيهم سنة وذوى الامر منهم غاوين فعند ذالك يسلط الله عليهم شرارهم فيدعون خيارهم فلايستجيب لهم
Hadis meâli: Aleyhisselâtü ve’s selâm şöyle buyuruyor: Bir zaman gelecek ki yüzlerine bakacaksınız karşınızdakilerin bazıları Âdemoğludur. Fakat kalblerine baksanız şeyatin. Zirâ, şeytanların çok arzuladıkları gibi onlarda kan akıtmaya, milleti kesmeye, öldürmeye ve katl-ü-kıtale çok heveslidirler. Aynı zamanda yaptıklarını hiç de kabahat saymazlar. Böyle bir fikirleri olmadığı gibi, yaptıklarını tam yerinde, sanki mübahmış gibi görüp uygularlar. Şeytanlarda bunu isterler zâten. Bunlarda âdemoğlu ama ne çare ki, iç âlemleri ve kalbleri şeytana dönüşmüş halde. Onun içinde yaptıkları cürümleri âdetâ tabii olarak görürler. Bunlara bir şey emânet edersen kesinlikle emin değillerdir ve hiyânet ederler. Verdikleri ahdi kesinlikle yerine getirmezler. Ve halkı daima kandırırlar. Çocuk ve gençler olsalar dahi bunlardan asla hayr gelmez. Çünkü, öyle ana babadan geldiler ki çocuklarındanda gençlerinden de bir hayr beklenilmez ve onlardan ancak şer beklenir. Yaşlılarına gelince, ma’rufu (iyiliği) emretmezler ve münkeri (kötülüğü) nehyedip yasaklamazlar. Ayni zamanda sünnetler kendilerine bi’dattır. Kendi bi’datlarını ise kendilerince sünnetlerin yerine koymuşlardır. İşin tam tersine zıddını yaparlar esâsen.
Bu fırkalar ikidir. Birisi İmam-ı Aliyi (ra) çok sevdik diyenler. Diğer ise Aliyi (ra) hiç sevmeyenler. Bir kısmı İmam-ı Ali (ra)nin hakkını vermedikleri için, diğer kimselerin şer-ri-şürûruna, şer vermeye uğraşırlar. Güyâ İmam-ı Alinin (ra) hakkını almaya hevesleri vardır. Diğerleri ise ma’lum hakkını korumadı diye İmam-ı Aliye (ra) kızanlar ve buğz edenlerdir.
Cenabı Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) belirttiği gibi bu iki fırkada cehennemliktir. Birisi İmam-ı Aliye (ra) buğzlarından dolayı, diğeri ise aşırı sevgilerinden sapıttıklarından dolayı.
Baş tutanları şerden başka düşünmezler. Katl hevesleri vardır.
İşte bu hallar karşısında Allahü Zülcelâl, en şerli kimseleri baş başa bırakır da birbirlerine musallat eder. Birbirlerini hallederler. Şerli olanların başlarına da daha şerlileri musallat eder. İçlerindeki hayırlı kimseler ne kadar dua etselerde duaları geçersizdir. Hadis İbn-i Abbas (ra) ‘dan rivâyet edildi.
Aziz kardeşlerim, bu hadis karşısında “insanın kalbi nasıl şeytan minvâli üzere olabiliyor?” diyebilirsiniz.
İnsanlarında, cinlerinde; şeytan kısımları vardır. Zâten her insanın beraberinde bir şeytanı vardır. Onun için de şeytanın arzuladığını yerine getirip emir ve hükümlerine tamamen işlediği takdirde insan kalbi şeytanın seviyesine gelmiş olur esâsen. Çünkü, kalb ya Rahmanî ya da şeytanîdir. Galibiyet nisbetine göre hangisine galibse. Onun içindir ki; mü’min bir kimsenin katline cevâz verilip uygulamak hiç de basit bir şey değildir. Allah korkusu olan, Allah rızasını bilen ve Rasulullahın ümmeti olmayı dileyen bir kimse şeytanın arzuladığı şeyleri ister mi?
Kur’an-ı azimü’ş şanda:
إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُوا إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ
(İsra / 27)
“Zira böylesine saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridirler;”
İsrafçılar ki; mübezzir, aşırı derecede savurgan, yarar-yaramaz demeden gayri meşru yollarda yapılan harcamalar ve israflara tebzir denilir. Böylesi mübezzir olan israfçılara Allahü Zülcelâl; şeytanların kardeşleri diye tâbir etmiştir. Savurganlar için böyle buyurunca bu câni ve vahşî durumda olup katlü kıtalle kan akıtmayı insanların canını malını ve ırzını helal sayanlar şeytandan da beterdirler. Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem); “Bir mü’minin katlinden dünyanın alt üst olması daha hafiftir.” Buyururken. Mü’minin katli böylesine şiddetli bir suç ve çok mühimdir.
Kur’anı Kerim’de Mücadele süresi 19 uncu âyetinde “Hiz bu’ş şeytan” ve 22 inci âyetinde “Hızbü’llah” mevcüddur. Ancak, yollarıda farklıdır. Araştırınız ve dikkat ediniz ki insanlar hangi yollardadırlar. İnsan; i’tikadı ve fiilleriyle şeytanlaşmış olur. الا ان حزب الشيطان هم الخاسرون “İyi bilin ki, Şeytan hizbinden olanlar hüsrandadırlar.” “Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allahı anmayı unutturdu. İşe onlar şeytanın yandaşları (Hızbu’ş şeytan) dır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıpdadırlar.”
أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
(Mücadele /19)
Halbuki Allah hizbinde olanlar iflah olanlardır.
“Allaha ve ahiret gününe inanan bir toplumun –babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da lsa- Allah’a ve Resülüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmesin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desdeklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlarda Allah’dan hoşnut olmuşlardır. İşte, onlar Allah tarafında olanlar (Hızbu’llah) dır. İyi bilin ki kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır.
لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآَخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آَبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُولَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
(Mücadele /22)
Bunlar âyeti celiledir. Tasvib etmeyene inkâr edene ne denir? Allahü Zülcelâl apaçık hizbullah ve hizbuşşeytan’ın inanç, i’tikad ve fiillerini bildirmiştir. Herkes istediğini seçip alabilir. Hepimiz biliyoruz ki fitne çok şiddetlidir. Allahü Zülcelâl:
وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ
(Bakara / 217)
وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ
(Bakara / 191)
bizleri uyarıyor ki; fitne çok şiddetli ve katl den daha beterdir. Hatta Cenabı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem):
الفتنة نائمة فمن ايقظها لعنه الله
“Fitne uyur, uyandırana lâ’net olsun. Bundan daha büyük bir tehdid ve uyarı yoktur. Allah’ın lâ’netine de müstehak oluyor.
Hadis-i Şerif:
ان السعيد من جنب الفتن , ان السعيد من جنب الفتن
ان السعيد من جنب الفتن , ومن ابتلى فصبر
Hadis meâli: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki: Bir beliyye ile karşı karşıya gelen bir kimse sabrını bilirse, o kimse saidlerdendir. Fitneden uzaklaşan saiddir. Beliyeye uğrayınca sabredene ve fitneden uzak durana saidliği tahsis etmiştir.
Hadis-i Şerif:
قال رسول الله صلىالله تعالى عليه وسلم: لاترجعوا بعدى كفارا يضرب بعضكم رقاب بعض
Hadis meâli: Cenâbı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) uyarıyor ki; Benden sonra küfre girmeyiniz. Birbirinizi kesip biçmeyiniz. Bu hallere düşmeyiniz. Fitne içine düşenler elbette birbirini elef-telef ederler. İşte bundan dolayı küfre dönüş yapmayınız” buyuruyor. Hadis sahihtir. Buhari, Müslim, İmam-ı Ahmed, Ebu Davud, Tirmizî’de mevcûd olup râvileride Ebu Bekir (ra), Ömer (ra) ve diğerleridir.
Rabbımız bizleri bu hallere düşmekten korusun. Âmin.
Hadis-i Şerif:
الحديث الشريف: والذى نفس بيده لأتين على الناس زمان لايدرى القاتل فى اى شيئ قتل ولايدرى المقتول على اى شيئ قتل
Hadis meâli: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki; öyle bir zaman gelecek ki, yeminle söylüyorum, ölen ve öldüren ne sebeble öldürüldüğünü ve ne sebeble öldürdüğünü bilmeyecekler. Katil ve maktul sebebini bilmiyorlar. Ebleh durumda olurlar, ahmaklık ve şuûrsuzluk içinde ne yaptıklarını dahi bilmezler.
اللهم وفقنا لمافيه الخير والرضاء ياارحم الراحمين ياارحم الراحمين ارحمنا يا رب
سبحانك اللهم وبحمدك اشهد ان لااله الاانت وحدك لاشريك لك استغفرك واتوب اليك . اللهم انانسئلك ان تصلى على سيدنا محمد وعلى سائر الانبياء والمرسلين وعلى الهم وصحبهم اجمعين وان تغفرلنا مامضى وتحفظنا فيما بقى آمين