Değerli Kardeşlerimiz,

 

Bu kitap, Muhterem Hocamız Muhammed Sıddık Hekim’in (Siirtli Hoca Efendi) SALÂVAT-I ŞERİFE ve FIRKA-İ NACİYE’nin HÜKÜMLERİ hakkında yapmış oldukları sohbetlerin kasetten yazıya aktarılmış halıdır. Salavat hakkında ve diğer itikadi konularda çok önemli ve geniş malümat verdiğinden, bu konuşmaları yazıya aktarıp kitap haline getirdik. Daha önce Fırka-i Naciye -I ve Fırka-i Naciye –II adı altında iki ayrı cilt halinde kardeşlerimizin istifadesine sunmuş olduğumuz bu iki kitabı tek cilt haline getirerek hem okunması hem de faydalanılması kolay olsun diye şu andaki haline getirerek yayımladık. Bunu yaparken gerek bantların çözümünde ve gerekse kitabın basımında elimizde olmadan meydana gelen hatalar tamamen bize aittir. Bundan dolayı önce Muhterem Hocamızın, sonra da bütün kardeşlerimizin affına ve hoşgörüsüne sığınıyoruz.

 

                                                                              Fırka-i Naciye İlim, Kültür ve

                                                                                        Araştırma Derneği

                                                                                     Kumluca / ANTALYA

 

 

 

 

 

 

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

الحمد لله رب العالمين و به نستعين  {الحمد لله الذى اطلع فى سماء الأزل شمس انوار معارف النبوة المحمدية  {وأشرق من افق اسرار رسالة مظاهر تجلى صفات الأ حمدية{  احمده على ان وضع اسا سى نبوته على سوابق أزليته{  ورفع دعائم رسالته على لواحق أبديته { واشهدان لااله الاالله وحده لاشريكله  الفرد المنفرد فى فردانيته باالعظمة والجلال  {الواحدالمتوحد فى وحدانيته بإستحقاق الكمال والجمال{  واشهد ان محمداً عبده و رسوله الذى قيل فى حقه فانت رسول الله اعظم كائن { وانت لكل الخلق باالحق مرسل { عليك مدار الحق اذ انت قطبه{ وانت منارالحق تعلو و تعدل  {فؤادك بيت الله دار علومه{ وبابٌ عليه منه للحق يدخل  ينا بيع علم الله منه تفجرت{ ففى كل  حى منه لله مَنْهَلُ محالاً يحول القلب عنك{  وإنَّنى وحقك لا اَسْلُ وَلا اتحول عليك صلوات الله منه تواصلت صلاتا اتصالاً عنك لاتنفصل صلىالله وسلم عليك يا سيدنا  يارسول الله

 


 

 

 

CEMİYETİMİZİN BUGÜNKÜ HAL VE DURUMU

 

Aziz Kardeşlerim;

Sizlere bir kardeşiniz olarak  bugünkü cemiyyetimizin hal ve durumu hakkındaki, gerek bu durum itikâdi yönden olsun ve gerekse ahlâki bakımdan olsun bu hususta birşeyler söyleme  ve aktarma sorumluluğumuz vardır. Cenab-ı Rasûlüllah’ın (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurduğu ve geleceğini işaret ettiği gibi fitnelerin çoğaldığı, itikâd bozukluğunun had safhaya ulaştığı katl-û kıtâlin çoğaldığı bir devre ki, böyle bir devrede bulunmakta ve yaşamaktayız. Böyle bir zamanda yaşamakta olduğumuzdan bu hususlarda mümkün olduğunca birşeyler anlatmaya, “Fırka-i Nâciye” nin itikâdi hükümlerini sizlere aktarmaya gayret edeceğiz.

Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem bu devirleri işaret ederek; “Âlimler azalacak ve ilim dahi yer yüzünden kalkacak” diye buyurduğu Hadis-i Şerifleri mevcuttur. Tabiî ki  bu ilmin yeryüzünden kalkması demek, Allah Zülcelâl’in ilmi yeryüzünden çekip alması ve resmen kaldırması anlamına gelmez. Âlim olmayınca ilim kendiliğinden kalkmış olacak.

Bu hususta hali hazır sizlere birkaç meseleyi ortaya koyup, bu meseleler etrafında hep beraberce düşünelim ve bu meseleler etrafında tefekkür edelim istedik.

 

Kardeşlerim;

Hemen şunu ifâde edeyim ki, günümüzde Rasul-ü Ekrem efendimize karşı saygı ve sevgi çok zayıflamış durumdadır.

Kimisi; “Rasûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ölmüş gitmiştir” diyor.

Kimileri de; Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sanki sıradan bir insanmış gibi âdeta kendi arkadaşlarından herhangi birini anlatıyor, kendi arkadaşından bahseder gibi anlatıp, onun üzerine bir salavat dahi getirmiyorlar.

Bazıları da Cenab-ı Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in Hadis-i Şeriflerine saldırıyor ve onları bir ahkâm olarak kabul etmiyor. Kur’an’ı kabul ediyorlar da Hadis-i Şeriflere gelince Hadislerin bizlere intikalinde insanın aracılığından dolayı Hadislere karşı çıkıyor ve pek ihtimam etmiyorlar.

Kimileri de; “Lâ İlâhe İllallah” demek yeterlidir, “Muhammedun Rasûlüllah”a gerek yoktur diyorlar.

Kimileri de daha ileri giderek, “Lâ İlâhe İllallah Musa Kelimullah” veya “İsa Ruhullah” diyen de “La İlâhe İllallah Muhammedun Rasûlüllah” diyenle aynıdır. Yani onun da imânı geçerlidir, bu da bir Müslümanla aynı durumdadır, diyorlar.

Bazıları da, Allahü Zülcelâl ile kul arasında hiçbir şekilde aracı ve vasıta olamaz, diyor.

Bazıları da filozofların ve mantıkçıların, felsefecilerin görüşlerini ve fikirlerini benimseyip, biz hakikati aklımızla, mantığımızla buluruz, Rasule gerek yok deyip, Rasulleri inkâr edenlerin fikirlerini benimseyerek, bu görüşü ileri sürerek Rasulleri devre dışı bırakıp onlara gerek yoktur, diyorlar.

İşte böyle bir devreye gelmiş bulunuyoruz.

 


 

Aziz Kardeşlerim;

Allahü Zülcelâl ile kulları arasında aracı olamaz dediğimiz zaman hâşâ Rasulleri inkâr etmiş oluruz. Aslında  bu lâf, birçoklarının ağzında dolaşıyor. Ne manaya geldiğini düşünmeden, hiç dikkat etmeden bunu telâffuz ediyorlar. Evet şunu kabul etmek zorundayız ki, günümüzde tarikat adı altında tarikatla yakından uzaktan alâkası olmayan şeyleri tarikat diye ileri sürüp, bu adı kullanarak bu âli ve nezih yolu kendi çıkar ve menfaatleri için kullanan bir takım menfaatperest insanlar vardır. Şeytan’ın, Dünya’nın ve dünyalığın âdeta kulu ve kölesi olmuş kişiler, Allahü Zülcelâl’a varan bu yüce yolu kendi çıkarları için kullanıp şeytanın yolu haline getirmişlerdir. Bu gibi nefsin ve şeytanın esiri olmuş, şehevî duygularını tatmin için tarikat gibi saf ve tertemiz Kur’an ve Sünnet-i Seniyye yolunu bu gibi şeylere alet edenleri görüp tarikat ve tasavvufu inkâra kalkışıyorlar. Bu gibi kişileri de şeyh  olarak ileri sürüp bunlara bakarak, “Allahü Zülcelâl ile kul arasına hiç kimse aracı olarak giremez” diyorlar. Aslında bu gibi kişilerin yaptığı şey tarikatçılık değil. Bunların yaptığı tarikat adını kullanarak tarikatı bozmaktır, yani bozgunculuktur. İşte bu gibi kimseleri ileri sürerek Allahü Zülcelâl ile kul arasına kimse giremez, dediklerinde bundan kastedilen; büyük ekseriyetle bu gibi kişileri ileri sürerek, Mürşid-i Kâmilleri inkâr etmektedirler. Her ne kadar buradaki kasıd Mürşidler ise de (hakikisi ve sahtesi ayırt edilmeden) kullanılan ifâde tarzı umumi olduğundan (Mürşid-i Kâmiller  inkâr edildiği gibi) Rasuller de inkâr edilmiş oluyor. Buna çok dikkat etmek lâzım. Kendi hevâ-ü hevesine, nefsine kapılmış insanları aracı kabul etmek akıl sahibi olan bir Müslümanın kabul edebileceği bir şey değildir. Hatta bu Âli Tarikatın en yücelerinden olan mubarek İmam-ı Rabbani Hz.leri bu gibilerini “Kutta-it Tarik” yani Allahü Zülcelâl’e giden yoldaki, yol kesiciler olarak görür ve bunlardan uzak durulmasını defaatle tembih eder. Bu gibi kimseler kişiyi Allahü Zülcelâl’e ulaştırmak şöyle dursun, daha da uzaklaştırırlar, diye buyurur.

İşte bu gibilerinin aracılığını nefyedelim derken, hiç düşünmeden Rasulleri de nefyetmiş oluyoruz.

Halbuki Cenab-ı Rabbul izzenin Cenab-ı Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem hakkında buyurduğu şudur:

"Ben seni vahiy ile gönderiyorum. (Kur'an-ı azımüşşan ile kendisini mücehhez kılıyor) ve halka uyarıcı ve müjdeleyici olarak, Rasul olarak gönderiyorum."

İşte Allahü Zülcelâl bizatihi onu Rasul olarak, elçi olarak gönderiyor. Bu elçilik görevi ile gönderilen, bu aracılık ile görevlendirilen Rasuller ortada iken kalkıp da Fir'avunu, Nemrud'u, Ebu Cehil'i ve bunların yolundan giden benzeri kimseleri elçi olarak görmek, aracı olduğunu söylemek, bunlar da buna haizdir demek mümkün müdür? Hâşâ...!

Onun için bu Rasuller, Allahü Zülcelâl ile kulları arasındaki elçilerdir ve çok seçkin şahsiyetlerdir. Bunlar Allahü Zülcelâl tarafından seçilmiş ve bu görev için mücehhez kılınmış, buna lâyık görülüp gönderilen mübarek kimselerdir. Bundan dolayı Allahü Zülcelâl ile kulları arasında hiç aracı yoktur, olamaz dediğimiz zaman bu Rasulleri de inkâr etmiş oluruz. Allahü Zülcelâl bizleri korusun. Âmin…

Allahü Zülcelâl insanoğluna akıl gibi bir nimet-i azime vermiştir. İnsanoğlu bu aklıyla birçok şeyi kavrayabilir. Yere, göğe bakarak aklını kullanarak, bu kâinatın muazzamlığını harikalığını kavrayabilir. Bu kâinatın yaratılmasına beşerin gücü yetmez. Mutlaka bunu var eden bir ilâh vardır diyerek bunu idrâk edebilir. Felsefecilerin dediği buna benzer şeyler bir yere kadar doğru olabilir. Zira Allahü Zülcelâl de Kur'an-ı Kerimde:

"Yeri ve göğü yaratan kimdir diye onlara sorsan, Elbetteki Allahü Teâlâdır, derler." buyuruyor. Zira bu kâinatın varlığını bir beşere atfetmek mümkün değildir. Fakat bunlar görüken şeylerdir. Gözün gördüğü aklın idrak edebileceği şeylerdir. Peki ya gözle görükmeyen şeyleri ki meselâ mahşer, mizan, sırat, cennet, cehennem, Allahü Zülcelâl’in sıfatlarını nasıl bilecek ve nasıl tarif edecek. Bunları nasıl bilecek ve inanacak? Zira bunlar gaybîdir. Bir aracı olmadan bunları Allahü Zülcelâlin bizatihi kendisinden mi alacak? Hâşâ...!

İşte bu aracıları Rabbimiz bu iş için mücehhez duruma getirmiştir. Bunun için liyâkat kesbetmiş ki bunlar bunun erbabıdır. Bunlara icabında vahiy, icabında ilham, icabında da Cibril (a.s.) gibi bir aracı gelmiştir. Cebrail (a.s.) Allahü Zülcelâl ile Peygamberler arasında bir aracı değil midir? Cebrail (a.s.)  kendi suretinde geldiği gibi değişik suretlerde de gelirdi. Bunu cemâât halinde  Rasûlüllahın sallallahü aleyhi ve sellem huzurunda otururlarken gördükleri bile olmuştur. Bunun en büyük delili Hz. Ömer (r.a.)’dan mervî Cibril Hadisidir. Bunu inkâr etmek mümkün değildir.

 

Aziz Kardeşlerim;

Biliyorsunuz ki Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi Vesellem), ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, bunların içinde de bir fırkanın Fırka-ı Nâciye, diğerlerinin Fırka-ı Dalal (Dalalet içinde olacak fırkalar) olacağını buyurmuştur. Bunlardan bazılarının dalaleti çok aşırıdır. Hatta alel küfre giderler. Bunların durumları dalalet nisbetlerine göre değişir. Ancak bizim anlatmak istediğimiz Fırka-ı Nâciye'dir. Bu kitabın te'lifi de bu sebepledir. Fırka-ı Nâciye'nin hükümleri nelerdir, Fırka-ı Nâciye yolu nedir, esasen bunun tarifine çalışacağız, Allahü Zülcelâl’in izni ve inâyetiyle.

Eserin baş tarafında dünya ve ahiret saadetine mazhar olabilmemiz için tek vesile olan Cenab-ı Rasûlüllahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) meziyyetlerini ve salavatı izah ettikten sonra Cibril Hadisinde geçen imân, islâm, ihsan makamları nedir? Bunları anlatmaya çalışacağız. Zira günümüzde görüldüğü gibi her zümre kendisini alel hak görüyor. Kendilerinin Müslüman olduğunu söyleyip, Fırka-ı Nâciye olduklarını söylüyor ve diğerlerini de töhmet altında bırakıyorlar. İşte bu yönden Allahü Zülcelâl hepimize hidâyet versin, salah etsin. Bundan dolayı biz de günümüzdeki bu gibi durumlar karşısında ehemmiyetine binaen  âyet ve hadislerin ışığı altında İslâm, imân ve ihsan nedir, bu İslâm, imân, ihsan ehli kimlerdir? Bu hususlarda mâlûmât vermeye çalışacağız. Gerek itikadî yönden, gerek muamelât yönünden ve gerekse ibadet yönünden malûmât vermeye çalışacağız.

Daha sonra ise Fırka-i Nâciye’nin hükümlerinden olan kaza, kader, irâde, meşiyyet, kıyâmet alâmetleri, Elest âlemi, Ervâh âlemi, Berzah âlemi, Kabir âlemi, ruhların durumları, mi’rac hadisesi ve kul borcu gibi konular, Kur’an-ı Kerîm’in âyetleri ve Resulüllah sallallahü aleyhi ve sellemin Hadis-i Şerif’leri ışığında ele alınıp incelenmiştir, Allahü Zülcelâl’in inâyetiyle.

Allahü Zülcelâl hepimizi hakkı hak bilip hakka tabi olanlardan, bâtılı bâtıl bilip bâtıldan ictinâb eden kullarından eylesin. Âmin…


 

 

 

SALÂVATI ŞERİFE

 

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

 (Ahzab / 56)

 

Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygambere çok salâvat getirirler.

Ey iman edenler! Siz de ona salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.

 

Aziz Kardeşlerim,

Fazla teferruata dalmadan kısaca bu ayeti kerimenin manası üzerinde durmak istiyoruz. Geniş izahatı ise  salâvat ile ilgili olan ikinci bölümde bulabilirsiniz.

" ان الله و ملئكته يصلون علىالنبى    "

Ayeti celilesi ile Allahü Zülcelâl o yüce Peygamberin değerini açıklayarak buyuruyor ki: " Muhakkak Allah, Peygamberine merhamet eder, şanını yüceltir ve makamını yükseltir. Onun melekleri de, peygamber için dua ederler; Allah’ın, kulu ve elçisi olan Muhammed’i (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yüceltmesini ve en yüksek mertebeye erdirmesini dilerler. Bu meyanda kendileri de şereflenmiş olurlar.

İmamı Kurtubi buyuruyor ki:

Allahın salâtı, onun rahmeti ve rızası demektir.

Meleklerin salâtı, dua ve istiğfar manasındadır.

Ümmetin salâtı ise, dua ve onun emrine saygı göstermek demektir.

 

İmamı Savî haşiyesinde şöyle der: Bu ayette, Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem), üzerine rahmet inen bir kimse olduğuna ve mutlak olarak öncekilerin ve sonrakilerin en üstünü olduğuna en büyük delil vardır. Çünkü Allah’ın, Peygamberine salâtı, yüceliğini ifade ile birlikte rahmetidir. Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) dışındakilere salâtı ise mutlak rahmetdir.

Nitekim Cenabı Hak şöyle buyuruyor:

هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا

 (Ahzab/43)

"Sizi zulumattan nura çıkarmak için, üzerinize melekleri ile beraber salât eden rahmetini gönderen Allahtır. "

İki salât arasındaki farka ve iki makam arasındaki üstünlüğe bakın. İşte bu sebeple, Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) rahmetlerin kaynağı ve tecellilerin menbaı olmuştur.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

 (Ahzab/56)

"Siz de ey mü'minler! Peygambere çokca salât ve selâm getiriniz. Onun, sizin üzerinizde çok hakkı vardır. Sizi sapıklıktan hidayete ileten, zulümâttan nura çıkaran odur. Öyleyse onun şerefli ismi ne zaman anılırsa,

اللهم صل على محمد و آله و سلم تسليماً كثيراً

"Allahümme salli alâ Muhammedin ve âlihi vesellim teslimen kesira" deyin. Yani Peygamber’in adı anıldığında salâvat getirirken mutlaka "salli ve sellim" kelimelerini kullanın demektir. Zira bir çok müfessir  وسلموا تسليماً ni açıklarken,

قولوا:السلام عليك ايهاالنبى

demektir, diye buyuruyorlar.

İmamı Savî haşiyesinde şöyle buyurur: Meleklerin ve mü'minlerin Peygambere (Sallallahu Aleyhi Vesellem) salâvat getirmelerinin hikmeti, onları, bununla şereflendirmektir. Şöyle ki, onlar Peygambere (Sallallahu Aleyhi Vesellem) salât ve onu yüceltme hususunda Allah'a uymuşlardır. Aynı zamanda, onun insanlar üzerindeki bazı haklarından dolayı bir mükâfattır. Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) insanlara ulaşan bütün ni’metlerde en büyük vasıtadır. Bir kimseye herhangi bir şahıstan bir nimet gelirse, o şahsı mükâfatlandırması onun üzerine bir haktır. Ancak insanlar Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'a mükâfat vermekten aciz oldukları için, her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten Allah'tan ona mükâfat vermesini istediler. İşte,

اللهم صل على محمد

"Allah'ım! Muhammed'e salât et." sözünün sırrı budur.

 

SALÂVAT'IN HÜKMÜ 

Hafız- Es-Sahavî:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

 (Ahzab/56)

Ayeti ile Peygamber üzerine salâvat getirmenin her mü'min üzerine farz olduğu hususunda ulemanın icmaı vardır, diyor.

İmamı Kurtubi de, ömründe bir defa salâvat getirmenin farziyeti hakkında ihtilaf yok, ittifak vardır; ve Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) adı anıldığı her vakit ona salâvat getirmek vâcibtir, diyor.

İmamı Sahavî, kişi  Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) adını ister kendisi ansın, isterse başkasından duysun salâvat getirmek o kişiye vacibtir, buyuruyor.

Şuabul İman isimli eserde, Rasûlullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) adı anıldığında onu tazim etmek imanın şubelerindendir, buyuruyor.

 

DÖRT MEZHEBE GÖRE SALÂVAT'IN NAMAZDA MEŞRUİYYETİ

İmamı Şafii ve İmamı Hanbeli namazın farzlarını sayarlarken şöyle buyururlar:

الصلاة على النبى صلى الله تعالى عليه وسلم فى التشهد الثانى فرض

Yani namazın ikinci teşehhüdünde (Ka'de-i Ahirinde) salâvat okumak farzdır. Okunmadığı takdirde namazın iadesi gerekir, buyuruyorlar.

Hanefi Mezhebinde ve İmamı Malike göre ise ikinci teşehüdde salâvat getirmek sünnettir, buyuruyorlar.

 

SALÂVAT LAFIZ İTİBARİYLE NASIL OLMALIDIR?

 

عن ابى مسعود البدرى رضى الله عنه قال: اتانارسول الله صل الله عليه وسلم ونحن فى مجلس سعدبن عبادة, فقال له بشير بن سعد : امرناالله تعالى ان نصلى عليك يارسول الله فكيف نصلى عليك؟ قال قولوا : اللهم صل على محمد, و على آل محمد , كما صليت على ابراهيم , و بارك على محمد , و على آل محمد , كما باركت على آل ابراهيم انك حميد مجيد , و السلام كما قد علمتم (اخرجه الستة الاالبخارى)

Ebu Mes'ud el Bedri (r.a.) anlatıyor: Biz Sa'd bin Ubade'nin meclisinde otururken Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yanımıza geldi. Kendisine, Beşir İbni Sa'd: "Ey Allah'ın Rasulü! Bize Allah Teâlâ Hazretleri, sana salât okumamızı emretti. Sana nasıl salât okuyabiliriz? Diye sordu. Efendimiz de şu cevabı verdi:

Şöyle söyleyin: "Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ ibrahime ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ berakte alâ âli İbrahime inneke hamidun mecid."

 (Rasûlullah ilaveten şunu söyledi): "Selâm da bildiğiniz gibi olacak." (Onun nasıl getirileceğini biliyorsunuz.)

(Aynı Hadisi Şerifin bir başka rivayetinde de

اللهم صل على محمد , و على ازواجه و ذريته

lafızları yer alıyor.)

Bu hadisler bizlere salâvatın nasıl olacağını, lâfız itibari ile nasıl olması gerektiğini bildiriyor.

 

SALÂVATIN EHEMMİYETİ

Allame Ahmed bin Mübarek, Şeyhi Abdulaziz Debbağ'dan naklen şöyle buyuruyor:

"Rasûlullah üzerine salâvat getirmek, kim tarafından getirilirse getirilsin, kat'iyyetle makbuldur." "Hiç şüphesiz Peygamber üzerine salâvat getirmek amellerin en faziletlisidir. Zira bu salâvat Cennetin etrafındaki meleklerin tesbihidir." diyerek, Cennetin aslı Rasûlullahın nurundandır, buyurdular.

Bu hususta bir kaç Hadisi Şerif:

قال رسول الله صلى الله عليه وسلم :

" ان لله تعالى ملائكة سياحين فى الارض يبلغونى من امتى السلام

(رواه الترمذى و ابن حبان فى صحيحه )

"Allah Teâlânın yer yüzünde seyahat eden öyle melekleri vardır ki, onlar ümmetimden bana olan selâmı ulaştırırlar."

عن ابن مسعود رضى الله عنه : قال رسول الله صلىالله عليه وسلم : ان اولىالناس  بى يوم القيامة اكثر هم عَلَّىَ صلاة

(رواه الترمذى و ابن حبان)

"Kıyamet günü insanların bana en yakın  olanı, üzerime en çok salât (ü selâm) getirenidir."

قال رسول الله صلىالله عليه وسلم : من صلى عَلَّىَ صلاة واحدة صلىالله عليه عشراً. و من صلى عَلَّىَ عشراً صلىالله عليه مأة. ومن صلى على مأة كتب الله بين عينيه برائة من النفاق و برائة من النار. واسكنه الله يوم القيامة مع الشهداء

(رواه الطبرانى فى المعجم)

"Kim benim üzerime bir defa salâvat getirirse, Allah onun üzerine on salâvat getirir. (on rahmet eder.) Kim benim üzerime yüz salâvat getirirse, Allah onun iki gözü arasına nifaktan kurtuluş beratı yazar, ayrıca ateşten kurtulduğuna dair bir beraat yazar ve kıyamet günü onu şehitlerle beraber (Cennette) iskân eder.

الحديث الشريف: الدعاء محجوب عن الله حتى يصلى على محمد واهل بيته

"Duanın başında ve sonunda Muhammed’e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve ehli beytine salâvat getirinceye kadar,  kişinin yaptığı dua Allahü Teâlâ’ya karşı perdelidir. (Hedefine ulaşamaz), (Dergah-ı icabete vasıl olmaz)."

و عن على رضى الله عنه قال: كل دعاء محجوب حتى يصلى على محمد صلى الله عليه وسلم

İmam-ı Ali'den (r.a)  mervi bir Hadiste de: Dua, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) üzerine salâvat getirinceye kadar hicablıdır.

عن عمر ابن الخطاب رضى الله عنه موقوفاً قال: الدعاء موقوف بين السماء والارض لا يصعد منه شيئى حتى تصلى على نبيك صلى الله عليه وسلم

Hz. Ömer’den (r.a.) mervi bir Hadis-i Şerifte ise: "Yapılan bir duanın sema ve arz arasında durgun bir hali vardır. Ondan hiçbir şey Dergah-ı İcabete vasıl olmaz. Tâ ki Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) üzerine salâvat getirinceye kadar.

(Not: Bu zikredilen Hadis-i Şerif'lerde Peygambere (Sallallahu Aleyhi Vesellem) salâvat getirilmediği müddetçe, dualar hicablıdır, durgun haldedir demek; salâvatsız yapılan dua Cenab-ı Hakkın icabet makamına vasıl olmaz, çıkmaz, bundan men edilmiştir, demektir. Hatta ki o duanın başında, içinde, sonunda Habibi üzerine salâvat getirilmedikçe. İşte bu Nebi üzerine salâvat getirmenin bir delili ve duanın kabul olunması için bir sebeptir. Zira Kur'an-ı Kerim'de de, Cenab-ı Hakkın katına  ancak güzel kelâm çıkar buyuruluyor. Güzel kelâm da içinde salâvat bulunan kelâm demektir.)

وكان رسول الله صلىالله عليه و سلم : يقول اكثروامن الصلاة على فان اول ماتسألون فى القبرعنى

"Benim üzerime salâvatı çok getirin. Çünkü, Kabirde ilk benden sual edilecek .(Size) "

قال عليه الصلاة ة والسلام: من ذكرت عنده و لم يصلى على فاخطئ طريق الجنة

(رواه الطبرانى)

"Yanında anıldığım kimse bana salat (u selâmda) hata ederse, (salâvat getirmezse), bu ihmalkârlığından dolayı Cennet yolunda Cenneti bulmakta hata etmiş olur."

قال عليه الصلاة والسلام : من ذكرت عنده فلم يصلى على فقد شقى

"Yanında anıldığım kimse bana salâvat getirmezse, şekavet etmiş olur, o kimse bu haliyle şekavet yolunu seçmiştir. " 

Aziz Kardeşlerim, bu hususta bir çok hadisler rivayet edilmiştir. Bu cümleden olmak üzere Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyurmuştur ki:

رغم انف رجل ذكرت عنده فلم يصل على

"Yanında adım zikrolunup da bana salâvat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün".

Yine buyurmuşlar ki: "Allah Teâlâ benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir müslüman yanında anıldığımda bana salâvat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona:  " Allah seni bağışlasın" (Allah sana rahmetiyle muamele etsin.) derler. Bir müslümanın yanında adım zikr olunduğunda da bana salâvat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: "Allah seni bağışlamasın." derler. Allahu teâlâ ve öteki melekleri de o iki meleğe cevaben "Amin" derler.

 

CUMA GÜNÜ SALÂVAT GETİRMENİN FAZİLETİ

 

قال عليه السلام : ان من افضل ايا مكم يوم الجمعة فاكثروا على من الصلاة فيه فان صلاتكم معروضة على قالوا يا رسول الله و كيف تعرض صلاتنا عليك وقدارمت ؟ (قال يقول بليت) قال: ان الله عز و جل حرم على الارض ان تأكل اجساد الانبياء

( رواه احمد و ابو داود و ابن ماجه و ابن حبان  فى صحيحه و الحاكم صححه)

"Cuma günü, günlerinizin en faziletlilerindendir. O günde benim üzerime salâvatı çok getirin. Zira, sizin salâvatınız bana arz olunmuş olur."

Ashab:

"Ey Allahın Rasulü, siz toprak olmuş halde iken bizim salâvatımız size nasıl arz olunur?" dediler.

Rasûlullah:

"Allah, Peygamberlerin cesedlerini, (yiyip çürütmeyi) arza haram kılmıştır." buyurdu.

(Not: Peygamberlerin mayaları Cennettendir. Toprak onları çürütemez.)

و قال رسول الله صلى الله تعالى عليه وسلم : اكثروا على من الصلاة يوم الجمعة وليلة الجمعة فمن فعل ذالك كنت له شهيداَ اوشفيعاً يوم القيامة

"Cuma günü ve gecesi benim üzerime çokça salâvat getirin. Kim ki bunu yaparsa, kıyamet gününde ben ona şahit  ve şefaatçi olurum."

عن ابى هريرة رضى الله عنه قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : من صلى على يوم الجمعة ثمانين مرة غفرالله له ذنوب ثمانين سنة . قيل يا رسول الله كيف نصلى عليك قال قولو اللهم صلى على محمد عبدك ونبيك ورسولك النبى الامى وتعقد مرة واحدة

( رواه حكيم الترمذى فى نوادر الا صول)

Kim ki benim üzerime cuma günü 80 defa salâvat getirirse (bu salâvat hürmetine) Allah (c.c.) onun 80 yıllık günahını mağfiret eder. Ashab soruyor: Ya Rasûlullah bu nasıl bir salâvattır? Rasûlullah da yukarıda yazdığımız  "Allahümme salli alâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ennebiyyil ümmiyyi" salâvatını okur.  (Bir oturuşta 80 defa okunacak.)

 

Aziz Kardeşlerim, Salâvatın fazileti hakkında varid olan hadislerin tamamını yazmamıza sayfalarımız yetmez. Fakat, bir terğip kabilinden bir kaç tanesini zikretmekle yetiniyoruz. İnşallah faideden hâlî olmaz.

Kitabımızın ileriki bölümlerinde mümkün olduğunca salâvat ve çeşitleri üzerinde durup malûmat vermeye çalışacağız.

 

Hulâsa:

Aziz Kardeşlerim,

Bu âyetin hükmüne göre, salâvatı şerife okumak üzerimize farz oldu. Velev ki, ömrümüzde bir defa dahi olsa...

Sair vakitlerde, Cenabı Rasûlullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) anıldığı  yerlerde salâvat getirmek vacip hükmündedir.

Namaz içerisinde salâvat getirmemiz de sünnettir.

Sâir vakitlerde, uygun olduğu her yerde ve zamanda, daima salâvat getirmek de müstehaptır.

Zira, Allahü Zülcelâl, ümmete terğiben, ta'limen ve teşvikan melâikesi ile beraber, Habibine (Sallallahu Aleyhi Vesellem) salâvat getirdiklerini ilân ediyor.

Böylece Cenabı Rasûlullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) kıymet ve değerini anlamamız için, Rabbimiz (c.c.) bu şekilde ilân ediyor.

Fakat Allahü Zülcelâl'in, Habibine olan salâvatı, bizim salâvatımız gibi değildir.

Allahü Zülcelâlin Salâvatı, Habibine ikramı, ihsanı, lütfu, merhameti, hilmi, cûd-i Keremi, hiç esirgemeden, ardı ardından (verdiği) mertebelerle (onu) yüceltmek, derecesini yükseltmektir.

Melekler ise, Habibullah'a (Sallallahu Aleyhi Vesellem) salâvat getirmekle hem şereflenirler, hem de Rasûlullah'a (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Allahü Zülcelâlin vadetmiş  olduğu O'na lâyık olan mertebe ve derecelere erdirmeye ve erişdirmeye dua eder, istekte bulunurlar.

Bizlere gelince, biz bu şerefe daha fazla muhtaç, aynı zamanda, ümmeti olmamız hasebiyle de üzerimize elzemdir.

Böylece bu salâvatı şerifenin yüce hürmetiyle Dünyada da Ahirette de saadet ve selâmetimize sebep ve vesile olacaktır.

Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuruyor:

"Bana kıyamet gününde, en yakın olmak isterseniz, benim üzerime çok salâvat getiriniz. Zira, bana getirdiğiniz salâvatın çokluğu nispetinde bana yakın olursunuz." Bu hal bizim için çok büyük bir şereftir.

Cenabı Rabbul-izze (celle celalühü), ümmete teşvik ve terğib olmak üzere: "Kim ki Habibime bir salâvat getirirse, ben karşılığı on, on getirirse, karşılığı yüz, yüz getirirse, karşılığı bin salâvat getiririm." buyurmuştur.

Bunların hepsi, muazzam bir teşvik ve terğibtir. Ümmete merhamettir.

İnşallah daha ilerki bölümlerde, salâvat getirmenin faidelerini, Rabbul-izze'nin bize ikram ve ihsanı, ayrıca va'dedilen hususları ve salâvat hakkında geniş malûmat vermede, Rabbimizin tevfikat ve inayetini dileriz.

Sizlerin de yararlanıp, faydalanmanızı Allahü Zülcelâl nasib ve müyesser eylesin.

Salâvat ile ilgili bu âyet-i Celile nazil olduğu zaman, sahabe-i kiram, Rasulüllah'a (Sallallahu Aleyhi Vesellem) başvurdular:

"Ya Rasûlullah, Rabbimiz, salâvat getirmemizi hükmen emir buyuruyor. Böyle olunca nasıl bir salâvat getireceğiz?" diye  sorarlar. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) verdiği cevapta ki bu cevaplar esasen kırk küsur civarında hadistir. Bu hadislerin bazısı sahih, hasen ve bazısı da zaif kısmındandır.

Fakat, elbirliği ile hadisleri tamamen lâfız değişikliği, rivayet değişikliği ile adetleri kırk küsurdur.

Bunları İBN-İ HACER-EL-HEYTEMİ, tamamen Câmi-a haline getirmiş, lâfız ve manaları, tamamen bu salâvatlar içerisinde cem etmiştir.

Amma, senet veye rivayet değişikliği - filân yoldan, falan kimseden denmeden- böylece bir cami-a haline getirmiştir. Bunu cami-a haline getirdiği zamanda bu kırk küsur hadisi tamamen Rasûlullahın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) verdiği cevapları yerine getirmiş olacaktır.


 

1. SALÂVAT

Bu salâvat; İbni Hacer-el-Heytemi'nin zikrettiği ve Rasûlullah’tan (Sallallahu Aleyhi Vesellem) varid bütün salâvatları, keyfiyetleri kendisinde toplamış olan ve hadis yoluyla en faziletli salâvat olduğu belirtilen bir salâvattır.

 

اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِناَ وَمَوْلاَناَ مُحَمَّدٍ { عَبْدِكَ وَ نَبِيِّكَ وَرَسُو لِكَ اَلنَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ { وَعَلىَ آلِ سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَاَزْوَاجِهِ اُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ وَذُرِّيَّتِهِ وَاَهْلِ بَيْتِهِ وَ صَحْبِهِ { كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى سَيِّدِنَا اِبْرَاهِيمَ وَ عَلَى آلِ سَيِّدِنَا اِبْرَاهِيمَ فِى الْعَالَمِينَ { اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى  سَيِّدِناَ وَمَوْلاَناَ مُحَمَّدٍ { عَبْدِكَ وَ نَبِيِّكَ وَرَسُو لِكَ اَلنَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ { وَعَلىَ آلِ سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَاَزْوَاجِهِ اُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ وَذُرِّيَّتِهِ وَاَهْلِ بَيْتِهِ وَ صَحْبِهِ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى سَيِّدِنَا اِبْرَاهِيمَ وَ عَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ فِى الْعَالَمِينَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

Türkçesi: Allâhümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve rasuliken nebiyyil ümmiyyi  { ve alâ âl-i seyyidinâ Muhammedin ve ezvacihi ümmehâtil mü'minine ve zürriyetihi ve ehli beytihi ve sahbihi  { Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrahime ve alâ âli seyyidinâ İbrahime filâlemine  {inneke Hamidün Mecid.

Allahümme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin  { abdike ve nebiyyike ve Rasuliken nebiyyil ümmiyyi  { ve alâ âl-i seyyidinâ Muhammedin ve ezvacihi ümmehâtil mü'minine ve zürriyetihi ve ehlibeytihi ve sahbihi { kemâ berakte alâ seyyidinâ İbrahime ve alâ âl-i seyyidinâ İbrahime filâlemine inneke Hamidün Mecid.

 

2. SALÂVAT

Okunmasında çok büyük faideler olan bir salâvattır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَ بَارِكْ وَ تَرَحَّمْ وَ تَحَنَّنْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ { كَمَايَلِيقُ بِعَظِيِمِ شَانِ شَرَفِهِ  وَكَمَالِهِ{  وَرِضَاكَ عَنْهُ وَمَاتُحِبُّ وَتَرْضَى لَهُ دَائِمًا اَبَدًا { بِعَدَدِ مَعْلُومَاتِكَ { وَ مِدَادَ كَلِمَاتِكَ { وَرِضَاءَ نَفْسِكَ وَزِنَةَ عَرْشِكَ { اَفْضَلَ صَلاَةٍ وَاَكْمَلَهَا وَاَتَمَّهَا { كُلَّمَا ذَكَرَكَ وَ ذَكَرَهُ الذَّاكِرُونَ { وَ كُلَّمَا غَفَلَ عَنْ ذِكْرِكَ وَ ذِكْرِهِ الْغَافِلُونَ { وَسَلِّمْ تَسْلِيمًا كَثِيرًا كَذَالِكَ { وَ عَلَى جَمِيعِ الْلاَ نْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ { وَعَلَى مَلاَئِكَتِكَ الْمُقَرَّبِينَ { وَعَلَىسَادَاتِنَا وَاْلاَوْلِيَاءِ وَالشُّهَدَاءِ وَ الصَّالِحِينَ { وَعَلَيْنَا مَعَهُمْ وَالمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اَجْمَعِينَ. آمين

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik ve terehham ve tehannen alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin. { Kemayeliku biazimi şani şerefihi { ve kemâlihi ve ridâke anhu vemâ tuhibbu ve terda lehu dâimen ebeden  { bi adedi malumatike { ve midâde kelimâtike { ve ridâe nefsike ve zinete aşrike { efdale salâtin ve ekmeleha ve  etemmeha { küllemâ zekerake ve zekerahuzzâkirun { ve küllema ğafele an zikrike ve zikrihil ğâfilun { ve sellim teslimen kesiran kezalik { ve alâ cemi-il enbiyâ-i vel murselin { ve alâ melâiketikel mukarrabin { ve alâ sâdâtinâ vel-evliyâi veş-şuhedâi vessalihin { ve aleyna meahum vel mü'minine vel mü'minat vel müslimine vel müslimat ec'main.

 

3. SALÂVAT

İmamı Ali (r.a) Hazretlerinin salâvatıdır.

لَبَّيْكَ اَللَّهُمَ رَبِّىَ وَسَعْدَيْكَ { صَلَوَاتُ اللهِ الْبَرِّالرَّحِيمِ{  وَالْمَلاَئِكَةِ الْمُقَرَّبِينَ { والنَّبِيِّينَ والصِّدِّيقِينَ والشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ { وَمَاسَبَّحَ لَكَ مِنْ شَيْئٍ يَارَبَّ الْعَالَمِينَ {  عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ اِبْنِ عَبْدِاللهِ خَاتَمِ النَّبِيِّينَ { وَسَيِّدِالْمُرْسَلِينَ وَ اِمَامِ الْمُتَّقِينَ { وَ رَسُولِ رَبِّ الْعَالَمِينَ اَلشَّاهِدِالْبَشِيرِ الدِّاعِى اِلَيْكَ بِإِذْنِكَ السِّرَاجَ الْمُنِيرِ{  وَ عَلَيْهِ الصَّلاة والسَّلاَمُ وَ رَحْمَةُاللهِ وَبَرَكَاتُهُ

Türkçesi: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sadeyke { salâvâtullahil berrirrahim { vel melâiketil mukarrabin { vennebiyyine vessıddıkine veşşuhedâ-i vessalihin { vema sebbeha leke minşey in ya Rabbel âlemin { Alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin İbni Abdillahi hatimin nebiyyine { ve seyyidil murseline ve imamil müttekine { ve rasuli rabbil âlemin { eşşâhidil beşiriddâ-i ileyke biiznikes sirâcel münir { ve aleyhissalâtü vesselâm ve  rahmetullahi ve beraketühü.

 

4. SALÂVAT

Bu salâvat-ı  şerifeyi uykuya yatacağı zaman okuyan kimseye cümle Peygamberlerin ona şefaatçı olacağına dair hadisi şerif vardır. Ululazm bir salâvat olup 3 def'a okunur.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ {  وَ آدَمَ وَنُوحٍ وَ اِبْرَاهِيمَ وَ مُوسَى وَعِيسَى { وَ مَابَيْنَهُمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ {  صَلَوَاتُ اللهِ وَسَلاَمُهُ تَعَالَى عَلَيْهِمْ اَجْمَعِينَ

Türkçesi: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin { ve Ademe ve Nuhin ve İbrahime ve Musa ve İsa  { ve me beynehum minennebiyyine vel mürselin { salavâtullahi ve selâmuhu teâlâ aleyhim ecmeîn.

 

5. SALÂVAT

Muhaddis Hafız Celâleddin-Es-Suyutî (rahmetullahi aleyh) Amelulleyli velleyl isimli kitabında diyor ki: Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) saadet ve iclâl ile buyurdular ki: Her kim bu salâvat-ı şerifeyi devamlı surette okursa, rüyasında beni görür.

Bu salâvat-ı şerife hakkında (Fakihanî ve İbni Revaha) (r.a.) şöyle buyurdular: Her kim ki bu salâvat-ı şerifeyi günde 70 kere okumaya devam etse, Rasûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi Vesellem) efendimizi rüyasında görür.

Yine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) efendimiz buyurdu ki: Bu salâvatı okuyan beni rüyasında görür. Beni rüyasında gören kıyamette dahi görür. Beni kıyamette görene şefaat ederim. Kime ki şefaat edersem ona benim havzımdan (Kevserimden) içiririm. Benim havzımdan içenin cesedini Allahu teâlâ cehenneme haram kılar. O salâvatı şerife şudur:

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى رُوحِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى اْلاَرْوَاحِ { وَ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى جَسَدِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى الاَجْسَادِ { وَ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى قَبْرِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى الْقُبُورِ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ ruhi Seyyidinâ Muhammedin fil'ervâhi { ve salli ve sellim alâ cesedi seyyidinâ Muhammedin fil'ecsâdi { ve salli ve sellim alâ kabri seyyidinâ Muhammedin fil'kuburi.

 (Allâhümme belliğ ruha Muhammedin minni tehiyyeten ve selâme)

 

6. SALÂVAT

Bir defasında Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sahabeleriyle Mescid-i Nebevide oturuyorlardı. Bu esnada içeriye birisi girer. Rasûlullah ile yanındakilere çok güzel bir selâm verir. Oturanlar onun selâmını alırlar. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) o zatı Ashab-ı Kirama takdim ettikten sonra sağ yanında oturan Hz. Ebubekir (r.a.) ile kendi arasından bir yer açarak o zatı oraya oturtturur. Rasûlullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) böyle yapması oturanların çok acayibine gider. Zira o güne kadar böyle bir şey yapmadığı gibi Hz. Ebubekir olmayınca onun yerine kimse oturmazdı. Onun yeri daima boş kalırdı. Böyle olmasına rağmen o zata kendisiyle Hz. Ebubekir (r.a.) arasında yer açarak onu oturtmasına taaccüb eden Sahabelere Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) der ki: Cebrail (a.s) bana, bu kişi senin üzerine öylesine güzel bir salâvat getiriyor ki, ondan önce hiç kimse böyle bir salâvat getirmemiştir.

Hz. Ebubekir (r.a.) : Ya Rasûlullah o nasıl bir salâvattır, Onun getirdiği salâvat nedir, hangisidir diye sorar. Cenab-ı Rasûlullah da işte bu salâvatı okur.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى الاَوَّلِينَ { وَ صَلِّ وَسَلِّم عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ فِى اْلآخِرِينَ { وَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى النَّبِيِّينَ { وَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى الْمُرْسَلِينَ { وَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى الْمَلاَءِ اْلاَعْلَى اِلَى يَومِ الدِّينِ { وَ فِى كُلِّ وَقْتٍ وَحِينٍ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fil evvelin, { ve salli ve sellim alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin fil'âhirin, { ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin finnebiyyin { ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fil murselin { ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin fil-meleil alâ ila yevmiddin. vefi külli vaktin ve hin.

 

7. SALÂVAT

Abdullah İbni Mes'ud (r.a.) Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) üzerine salâvat getirdiğiniz zaman, salâvatı güzelleştirin, güzel bir şekilde salâvat getirin. Çünkü getirmiş olduğunuz salâvat Rasûlullaha (Sallallahu Aleyhi Vesellem) arz olunur, diyerek şu salâvatı zikredip böyle getirin buyuruyor. (Kütübü Sitte Cilt 17, Sayfa 28.)

اَللَّهُمَّ اِجْعَلْ صَلَوَاتِكَ  وَرَحْمَتِكَ وَبَرَكَاتِكَ عَلَى سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ {  وَاِمَامِ الْمُتَّقِينَ{  وَخَاتَمِ النَّبِيِّينَ مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ { اِمَامِ الْخَيْرِ وَقَائِدِ الْخَيْرِ وَرَسُولِ الرَّحْمَةِ  { اَللَّهُمَّ ابْعَثْهُ الْمَقَامَ الْمَحْمُودَ الَّذِى يَغْبِطُهُ بِهِ اْلاَوَّلُونَ  وَاْلآخِرُونَ يَارَبَّ الْعَالَمِينَ

Türkçesi: Allahümmec'al salavâtike ve rahmetike ve berekâtike alâ seyyidil mürselin { ve imâmil müttekîn { ve hâteminnebiyyîne Muhammedin abdike ve Rasulike { ve imamil hayri ve kâidil hayri ve Rasulirrahmeti { Allâhümmeb'ashu makamen Mahmudenillezi yeğbituhu bihil evvelune vel ahirun. Ya Rabbel âlemin.

 

8. SALÂVAT

Evliyaullahın, bu salâvat kudret hattıyla bir taş üzerine yazılmış olan salâvattır, dediği ve "SALÂTI  NURİL KIYAMETİ" diye isim verdikleri bir salâvattır.  Bu ismi vermelerinin sebebi, bu salâvatı okuyan kimseye okunduğu andan itibaren hasıl olan nur'un çokluğundandır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا وَ مَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ بَحْرِ اَنْوَارِكَ { وَمَعْدَنِ اَسْرَارِكَ  { وَلِسَانِ حُجَّتِكَ  { وَعَرُوسِى مَمْلَكَتِكَ { وَاِمَامِ حَضْرَتِكَ  { وَطِرَازِمُلْكِكَ { وَخَزَائِنِ رَحْمَتِكَ { وَطَرِيقِ  شَرِيعَتِكَ الْمُتَلَذِّذِ بِتَوْحِيدِكَ { اِنْسَانِ عَينِ الْوُجُودِ وَالسَّبَبِ فِى كُلِّ مَوْجوُدٍ { عَينِ اَعْيَانِ خَلْقِكَ الْمُتَقَدِّمِ مِنْ نُورِ ضِيَائِكَ  { صَلاَةً تَدُومُ بِدَوَامِكَ وَتَبْقَى بِبَقَائِكَ لاَمُنْتَهَى لَهَا دُونَ عِلْمِكَ { صَلاَةً تُرْضِيكَ وَ تُرْضِيهِ وَتَرْضَى بِهَا عَناَّ يَارَبَّ الْعَالَمِينَ

 

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin bahri envârike { ve ma'dini esrârike {  ve lisâni huccetike { ve arusi memleketike { ve İmami hadratike { ve tirâzi mülkike { ve hazâini rahmetike { ve tariki şeriatikel mütelezzizi bitevhidike { insani aynil vucudi vessebebi fi külli mevcudin { ayni âyani halkikel mütekaddemi min nuri diyâike { salâten tedumu bidevâmike ve tebkâ bibekâike la münteha leha düne ilmike { salâten türdîke ve turdîhi ve terdâ bihâ annâ yâ Rabbel âlemin.

  

9. SALÂVAT

Delâilin şarihleri tarafından, Ğavsı Âzam Abdulkadiri Geylani (k.s.) Hz. lerinin hizbinin sonunda devamlı olarak okuduğu ve hizbini bu salâvatla bitirirdi dedikleri çok faziletli bir salâvattır. Bu salâvatı sabah ve akşam onar kere okuyan çok büyük hayırlara kavuşur.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا وَ مَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ السَّابِقِ لِلْخَلْقِ نُورُهُ {  وَرَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ ظُهُورُهُ { عَدَدَ مَنْ مَضَى مِنْ خَلْقِكَ {  وَمَنْ بَقىَ وَمَنْ سَعِدَ مِنْهُمْ وَمَنْ شَقىَ { صَلاَةً تَسْتَغْرِقُ الْعَدَّ وَتُحِيطُ بِاالْحَدِّ { صَلاَةً لاَ غَا يَةَ لَهَا وَلاَ مُنْتَهَى  وَلاَ انْقِضَاءَ { صَلاَةً دَائِمَةً بِدَوَامِكَ {  وَعَلَى اَلِهِ وَ صَحْبِهِ وَسَلِّمْ تَسْلِيمًا كَثِيرًا مِثْلَ ذَالِكَ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin essâbiki lilhalki nuruhu { ve rahmeten lil'âlemine zuhuruhu { adede men medâ min halkike { vemen bekiye vemen saide minhum vemen şeka { salâten testeğrikul adde ve tuhitu bil haddi { salâten lâ ğâyete lehâ velâ münteha vela inkidâe { salâten dâimeten bidevâmike { ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesiran misle zâlike.

 

10. SALÂVAT

Evliyaullahtan bir çoklarının ehemmiyetle üzerinde durduğu ve okunmasını tavsiye ettikleri bir salâvattır. Salâvatla ilgili yazılan kitaplarda fazileti hakkında geniş malûmat vardır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ حَاءُ الرَّحْمَةِ { وَمِيمَا الْمُلْكِ { وَدَالُّ الدَّوَامِ { اَلسَّيِّدُ الْكَامِلُ الْفَاتِحُ الْخَاتِمُ { عَدَد مَافِى عِلْمِكَ كَاءِنٌ اَوْقَدْ كَانَ { كُلَّمَا ذَكَرَكَ وَذَكَرَهُ الذَّاكِرُونَ { وَكُلَّمَا غَفَلَ عَنْ ذِكْرِكَ وَ ذِكْرِهِ الْغَافِلُونَ { صَلاَةً دَائِمَةً بِدَوَامِكَ { بِاقِيَةً بِبَقَائِكَ لاَمُنْتَهَى لَهَا دُونَ عِلْمِكَ { اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ

Türkçesi: Allâhümme salli vesellim alâ seydinâ ve Mevlânâ Muhammedin Hâurrahmeti  { ve mimel mülki  { ve dâllüddevâmi  { esseyyidül kâmilül fâtihul hâtimü  { adede mâ fiilmike kâinün evkadkâne  { küllema zekerake ve zekerahuzzâkirün ve küllema ğafele an zikrike ve zikrihil ğafilün  { salâten dâimeten bidevâmike  { bâkiyeten bibekâike lâ münteha lehâ dune ilmike  { inneke alâ külli şeyin kadir.

 

11. SALÂVAT

İmamı Ed-demirî'nin Şerhul Minhâc isimli eserinde Ebu Abdillah bin Numan hazretlerine rüyasında Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tarafından en faziletli salâvat budur, diye tavsiye ettiği feyzi ve bereketi bol bir salâvattır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِناَ وَ مَوْلاَناَ مُحَّمَدٍ الَّذِى مَلأْتَ قَلْبَهُ مِن جَلاَلِكَ {  وَعَيْنَهُ مِنْ جَمَالِكَ{  فَاصْبَحَ فَرِحًا مَسْرُورًا مُؤَيَّدًا مَنْصُورًا {  وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ  { تَسْلِيمًا كَثِيرًا {  وَالْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى ذَالِكَ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyydinâ ve Mevlânâ Muhemmedin ellezi mele'te kalbehu mincelâlike  { veaynehu mincemâlike  { Feasbaha Ferihan mesruran müeyyeden mansura  { ve alâ âlihi vesahbihi vesellim  { teslimen kesira  { velhamdulillahi alâ zâlik.

 

12. SALÂVAT (SALATÜ NURİZZATİ)

İmam Ahmed-es-Savî'nin Ebul Hasen-eş-Şazeli'ye ait olduğunu söylediği ve gam, keder, sıkıntı ve zorlukların aşılmasında büyük te'siri olan bir salâvattır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَ  سَيَّدِناَ وَمَوْلاَناَ مُحَمَّدِ النُّورِالذَّاتِى { وَالسِّرِّالسَّارِى فِى جَمِيعِ اْلآَثَارِ{  وَاْلاَ سْمَاءِ وَالصِّفَاتِ {  وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ {  عَدَد كَمَالِ اللهِ وَكَمَا يَلِيقُ بِكَمَا لِهِ {

Türkçesi: Allâhümme salli vesellim vebârik alâ seyydinâ ve Mevlânâ Muhammedinnurizzâti { vessirrissâri fi cemiil âsâri { vel esmâi vessıfâti { ve alâ âlihi vesahbihi vesellim  { adede kemâlillahi ve kemâ yeliku bikemâlihi.

 

13. SALÂVAT

Muhammed Şemseddin-el-Hanefi Hz.lerinin Salâvatıdır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِناَ وَ مَوْلاَناَ مُحَمَّدٍ   عَبْدِكَ وَ نَبِيِّكَ وَرَسُولِكَ النَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ  { وَعَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ اَهْلِ بَيْتِهِ{ عَدَدَ مَا عَلِمْتَ {  وَ زِنَةَ مَا عَلِمْتَ {  وَ مِلْءَ مَا عَلِمْتَ  {صَلاَةً اَنْتَ لَهَا اَهْلٌ وَهُوَ لَهَا اَهْلٌ {

Türkçesi: Allâhümme salli vesellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasulikennebiyyil ümmiyyi  { ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehli beytihi { adede mâ alimte  { ve zinete mâ alimte  { ve mil'e mâ alimte { salâten ente lehâ ehlün ve hüve lehâ ehlün.

 

14. SALÂVAT

Şifa isimli eserde Hasanul Basri Hz.lerinin, kim ki Ahirette havzı kevserden doya doya içmek istiyorsa, bu salâvatı çokça okusun dediği çok kıymetli bir salâvattır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا  مُحَمَّدِ النَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ الْحَبِيبِ الْعَالِى الْقَدْرِالْعَظِيمِ الْجَاهِ{ وَعَلَى آلِهِ وَ اَصْحَابِهِ وَاَوْلاَدِهِ وَ اَزْوَاجِهِ وَذُرِّيَّتِهِ وَاَهْلِ بَيْتِهِ  { وَاَصْهَارِهِ وَاَنْصَارِهِ وَاَشْيَاعِهِ وَ مُحُبِّيهِ وَ اُمَّتِهِ { وَعَلَينَا مَعَهُمْ وَ الْمُؤْمِنِينَ وَ الْمُؤْمِنَاتِ  وَ الْمُسْلِمِينَ وَ الْمُسْلِمَاتِ اَجْمَعِينَ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin nebiyyil ümmiyyil habibil âlil kadril azimil câhi  { ve alâ âlihi ve ashâbihi ve evlâdihi ve ezvâcihi ve zürriyyetihi ve ehli beytihi  { ve eshârihi ve ensârihi ve eşyâihi ve muhibbiihi ve ümmetihi  { ve aleynâ maahum vel mü'minine vel mü'minatı vel müslimine vel müslimâtı ec'main.

 

15. SALÂVAT   (KENZÜL  ÂZAM)

Bu salâvata devam eden kişinin kalbi, bu salâvatın hürmetine şeytanın vesvesesinden kurtulur. Vesveseye karşı bir perde görevi yapar. Yine, kim ki yatsı namazından sonra besmele ile beraber 1 fatiha, 11 ihlâs, 3 felak, 3 nas, surelerini okur ve ardından da 10 defa bu mübarek salâvatı okursa Rasûlullah’ı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) rüyasında görür.

اَللَّهُمَّ اجْعَلْ اَفْضَلَ صَلَوَاتِكَ اَبَدًا { وَاَنْمَى بَرَكَاتِكَ سَرْمَدًا { وَاَزْكَى تَحِيَّاتِكَ فَضْلاًوَعَدَداً { عَلَى اَشْرَفِ الْخَلاَئِقِ اْلاِنْسَانِيَّةِ وَمَجْمَعِ الْحَقاَئِقِ اْلاِيمَانِيَّةِ { وُطُورِ التَّجَلِّيَاتِ اْلاِحسَانِيَّةِ {  وَ مَهْبِطِ اْلاَسْرَارِ الرَّحْمَانِيَّةِ { وَاسِطَةِ عَقْدِ النَّبَيِّينَ {  وَ مُقَدَّمِ جَيْشِ الْمُرْسَلِينَ { وَقَائِدِ رَكْبِ اْلاَنْبِيَاءِ اْلمُكَرَّمِينَ { وَ اَفْضَلِ اْلخَلاَئِقِ اَجْمَعِينَ { حَامِلِ لِوَاءِ الْعِزِّ اْلاَ عْلَى { وَمَالِكِ اَزِمَّةِ الْمَجْدِ اْلاَسْنَى { شَاهِدِ اَسْرَارِ اْلاَزَلِ { وَمُشَاهِدِ اَنْوَارِ السَّوَابِقِ اْلاُوَلِ { وَتَرْجُمَانِ لِسَانِ الْقِدَمِ { وَمَنْبَعِ الْعِلْمِ وَالْحِلْمِ وَاْلحِكَمِ { مَظْهَرِ سِرِّ اْلجُودِ اْلجُزْئِىِّ وَاْلكُلِّىِّ { وَ اِنْسَانِ عَينِ الْوُجُودِ الْعُلْوِىِّ وَ السُّفْلِىِّ { رُوحِ جَسَدِ الْكَوْنَيْنِ { وَ عَيْنِ حَيَاةِ الدَّارَيْنِ { الْمُتَحَقِّقِ بِأَ عْلَى رُتَبِ الْعُبُودِيَّةِ { الْمُتَخَلِّقِ بِاَخْلاَقِ الْمَقَامَاتِ اْلاِصْطِفَائِيَّةِ { اَلخَلِيلِ اْلاَ عْظَمِ { وَالْحَبِيبِ اْلاَكْرَمِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِاللهِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ { وَعَلَى سَا ئِرِ اْلاَ نْبِيَاءِ وَ الْمُرْسَلِينَ { وَعَلَى آلِهِمْ وَ صَحْبِهِمْ اَجْمَعِينَ { كُلَّمَا ذَكَرَكَ الذَّاكِرُونَ { وَغَفَلَ عَنْ ذِكْرِهِمُ الْغَا فِلُونَ { وَ سَلِّمْ تَسْلِيمًا كَثِيرًا

Türkçesi: Allâhümemec'al efdala salavâtike ebeden  { ve enmâ berekâtike sermeden  { ve ezkâ tehiyyâtike fadlen ve adede  { alâ eşrafil halâikil insâniyyeti  { ve mecmail hakâikil imaniyyeti  { ve turittecelliyâtil ihsâniyyeti  { ve mehbitil esrarirrah mâniyyeti  { vâsıtati akdinnebiyyine  { ve mukaddemi ceyşil mürselin  { vekâidi rakbil enbiyâil mükerremin  { ve efdalil halâiki ecmain  { hâmili livâil izzil alâ  { ve mâliki ezimmetil mecdil esnâ { Şahidi esrâril ezeli  { ve müşâhidi envarissevâbikil üveli  { ve tercümâni lisânil kıdemi  { ve menbail ilmi vel hilmi vel hikemi  { mazhari sırril cudil cüz'iyyi vel külli  { ve insani aynil vücudil ulviyyi vessufliyyi  { ruhi cesidil kevneyni  { ve ayni hayâtiddâreyni  { el mütehakkiki bi alâ rutebil ebudiyyeti  { el mütehalliki bi ahlakil makâmâtil istifâiyyeti  { el halilil a'zam  { vel habibil ekrem  { seyyidinâ Muhammed ibni Abdillah ibni Abdilmuttalib  { ve alâ sâiril enbiyâi vel mürselin  { ve alâ âlihim ve sahbihim ecma'in { küllema zekerakezzakirun  { ve ğafela an zikrihimul ğâfilun  { ve sellim teslimen kesira  {

 

16. SALÂVAT

İbrahim-i Dusuki Hz.lerinin salâvatıdır. Şeriatın ve hakikatın deryası diye anılan bu mübarek zatın salâvatının fazileti hakkında, söz söylemekten çekinen Evliyaullahtan bir çokları bu salâvatı vird edinerek evrad ve ezkarları anında devamlı okumuşlardır. Bunun faziletini ancak Allah bilir demekle yetinmişlerdir.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى الذَّاتِ الْمُحَمَّدِيَّةِ اَللَّطِيفَةِ اْلاَحَدِيَّةِ { شَمْسِ سَمَاءِ اْلاَسْرَارِ { وَمَظْهَرِ اْلاَنْوَارِ { وَ مَرْكَزِ مَدَارِ اْلجَلاَلِ وَقُطْبِ فَلَكِ اْلجَمَالِ { اَللَّهُمَّ بِسِرِّهِ لَدَيْكَ { وَ بِسَيْرِهِ اِلَيْكَ آمِنْ خَوْفِى وَ أَقِلْ عَثْرَتِى وَاذْهَبَ حُزْنِى وَ حِرْصِى { وَكُنْ لِى وَخُذْنِى اِلَيكَ مِنِّى   { وَارْزُقْنِى الْفَنَاءَ عَنِّى { وَلاَ تَجْعَلْنِى مَفْتُونًا بِنَفْسِى {  مَحْجُوبًا بِحِسِّى { وَاكْشِفْ لِى  عَنْ كُلِّ سِرٍّ مَكْتُومٍ يَا حَىُّ يَا قَيُّومْ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alezzatil Muhammediyyetil latifetil ehadiyyeti  { Şemsi semâil esrâri  { ve mazharil envâri  { ve merkezi medâril celâli { ve kutbi felekil cemâli  { Allâhümme bisirrihi ledeyke  { ve bi seyrihi ileyke  { êmin havfi ve ekil as'reti vezheb hüzni ve hırsi  { ve künli ve hüzni ileyke minni  { verzuknil  fenâe anni  { velâ tec'alni meftunen bi nefsi  { mahcuben bi hissi  { vekşif'li an külli sirrin mektumin  { Ya hayyü ya kayyum.

 

17. SALÂVAT   (CEVHERATÜL ESRAR)

AHMED-ERRUFAİ Hz.lerinin Salâvatıdır. Seyyid Ahmed Rufai Hz.lerinin Evradı Şerifesi olup esrarının çokluğundan bu salâvata CEVHERATUL ESRAR ismini vermişlerdir. Sâdâtı Rufaiyye ve kemal ehli arasında çok yaygın ve bilinen bir salâvattır. Tecrübe edilerek buna devam edenlerin yüce makamlara ve Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tarafından gizli sırlara nail oldukları görülmüştür.

{جوهرة الاسرار{

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَى  نُورِكَ اْلاَسْبَقِ وَ صِرَاطِكَ  الْمُحَقَّقِ الذِّى اَبْرَزْتَهُ رَحْمَةً شَامِلَةً لِوُجُودِكَ { وَاَكْرَمْتَهُ بِشُهُودِكَ { وَاصْطَفَيْتَهُ لِنُبُوَّتِكَ وَرِسَالَتِكَ { وَاَرْسَلْتَهُ بَشِيرًا وَنَذِيرًا { وَدَاعِيًا اِلَى اللهِ بِاِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا { نُقْطَةِ مَرْكَزِ الْبَاءِ الدَّائِرَةِ اْلاَ وَّلِيِّةِ { وَسِرِّ اَسْرَارِ اْلاَلِفِ اْلقُطْبَانِيَّةِ { اَلَّذِى فَتَقْتَ بِهِ رَتْقَ الْوُجُودِ { وَخَصَّصْتَهُ بِاَشْرَفِ الْمَقَامَاتِ بِمَوَاهِبِ اْلاِمْتِنَانِ { وَاْلمَقَامِ الْمَحْمُودِ { وَاَقْسَمْتَ بِحَيَاتِهِ فِى كِتَابِكَ الْمَشْهُورِ ِلأَ هْلِ الْكَشْفِ وَالشُّهُودِ { فَهُوسِرُّكَ الْقَدِيمُِ السَّارِى  {وَمَاءِ جَوْهَرِالْجَوْهَرِيَّةِ الْجَارِى { اَلَّذِى اَحْيَيْتَ بِهِ الْمَوْجُودَاتِ مِن مَعْدَنٍ وَحَيَوَانٍ وَنَبَاتٍ { قَلْبِ الْقُلُوبِ{ وَرُوحِ اْلاَرْوَاحِ { وَاِعْلاَمِ الْكَلِمَاتِ الطَّيِّبَاتِ { اَلْقَلَمِ اْلأَعْلَى { وَالْعَرْشِ الْمُحِيطِ { رُوحِ جَسَدِ الْكَوْنَيْنِ { وَ بَرْزَخِ الْبَحْرَيْنِ { وَثَاِنِىَ اِثْنَيْنِ { وَفَخْرِ الْكَوْنَيْنِ اَبِى الْقَاسِمِ اَبِى الطَّيِّبِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدِ اِبْنِ عَبْدِاللهِ اِبْنِ عَبْدِالْمُطَّلِبِ عَبْدِكَ وَ نَبِيِّكَ وَحَبِيبِكَ وَرَسَولِكَ النَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ سَلِّمْ تَسْلِيمًا كَثِيرًا بِقَدَرِ عَظَمَةِ ذَاتِكَ فِى كُلِّ وَقْتٍ وَحِينٍ { سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزِّتِ عَمَّا يَصِفُونَ وَ سَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُلِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ nurikel esbak  { ve sırâtikel muhakkak  { ellezi ebraztehu rahmeten Şâmileten livucudike  { ve ekramtehu bi şuhudike  { ves tafeytehu linübüvvetike ve risâletike  { ve erseltehu beşiran  ve nezira  { ve dâiyen ilallahi biiznihi ve sirâcen münira  { Noktati merkezil bâiddâiretil evveliyyeti  { ve sirri esrâril elifil kutbâniyyeti  { Ellezi fetakte bihi ratkal vucudi  { ve hassastehu bi eşrafil  makâmâti  { bi mevâhibil imtinân  { vel makâmil mahmud  { ve âksemte bihayâtihi fi kitâbikel meşhuri li ehlil keşfi veşşuhud  { fehüve sirrukel kadimüssâri  { ve mâi cevheril cevheriyyetil câri  { ellezi ahyeyte bihil mevcudâti min ma'denin ve hayevânin ve nebâtin  { Kalbil kulubi ve ruhil ervâhi ve ilamil kelimâtittayyibât  { el'kalemil alâ  { vel arşil muhit  { ruhi cesedil kevneyni  { ve berzehil bahreyni ve sâniye isneyni  { ve fahril kevneyni ebil Kasım ebittayyib seyyidinâ Muhammed ibni Abdillah ibni Abdil muttalib  { abdike ve nebiyyike ve habibike ve rasulike ennebiyyil ümmiyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesira  { bi kaderi azameti zâtike fikülli vaktin ve hinin  { Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun ve selâmün alel mürselin vel hamdulillahi rabbil alemin.

 

18. SALÂVAT

SEYYİD AHMED BEDEVİ Hz.lerinin salâvatı. Bu 18. ve 19. salâvatların ikisi de Seyyid Ahmed Bedevi Hz.lerine aittir. Bu salâvatların ikisi beraber okunur. Okuma esnasında Abdestli ve kıbleye müteveccih olmalı. Bu şekilde her gün Sabah Namazından sonra 3 defa, Akşam Namazından sonra da 3 defa okumaya devam edenler Maddî ve Manevî rızıkları kolaylıkla elde edebilecekleri gibi Şeytan ve Nefis üzerinde de tam bir hakimiyyet elde etmiş olurlar. Okunurken şartlara riayetle 40 gün yüzer defa okuyanlar uyku ve yakaza halinde Rasûlullahı görürler. Bütün hayırlı işlere, envar ve esrarı ilahiyyeye nail olabilmenin çok etkili bir yoludur. Mucerrebdir.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ  شَجَرَةِ اْلاَصْلِ النُّورَانِيِّةِ { وَلَمْعَةِ الْقَبْضَةِ اَلرَّحْمَانِيَّةِ {وِاَفْضَلِ الْخَلِيقَةِ اْلاِنْسَانِيَّةِ { وَاَشْرَفِ الصُّورَةِ الْجِسْمَانِيَّةِ { وَمَعْدَنِ اْلاَسَرَارِ الرَّبَّانِيَّةِ {  وَخَزَائِنِ الْعُلُومِ اْلاِصِطِفَائِيَّةِ { صَاحِبِ قَبْضَةِ اْلاَصْلِيَّةِ { وِالْبَهْجَةِ السَّنِيَّةِ { وِالرُّطْبَةِالْعَلِيَّةِ { مَنْ اِنْ دَرَجَتِ النَّبِيُّونَ تَحْتَ لِوَائِهِ فَهُمْ مِنْهُ وَ اِلَيْهِ {وَصَلِّ وَ سَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَيْهِ وَعَلَى اَلِهِ وَ صَحْبِهِ عَدَدَ مَا خَلَقْتَ وَرَزَقْتَ وَاَمَتَّ وَ اَحْيَيْتَ اِلَى يَوْمِ تَبْعَثُ مَنْ اَفْنَيْتَ  {وَ سَلِّمْ تَسْلِيمًا كَثِيرًا وَالْحَمْدُلِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Şeceratil aslinnurâniyyeti  { ve lem'atil kab datirrahmâniyyeti  { ve efdalil halikatil insâniyyeti  { ve eşrefissuretil cismâniyyeti  { ve ma'denil esrârirrabbâniyyeti  { ve hazâinilulumil istifâiyyeti  { sahibi kabdatil asliyyeti  { vel behcetisseniyyeti  { verrutbetil aliyyeti  { men in deracettinnebiyyune tahte livâihi fehum minbu ve ileyhi  { ve salli ve sellim ve bârik âleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi adede ma halekte ve razekte ve emette ve ahyeyte ila yevmin teb'asu men efneyte { ve sellim teslimen kesira  { vel hamdulillahi rabbil âlemin.

 

 

19. SALÂVAT

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَى نُورِ اْلاَنْوَارِ { وَسِرِّ اْلاَسْرَارِ { وَتِرْيَاقِ اْلاَغْيَارِ { وَ مِفْتَاحِ بَابِ الْيَسَارِ{ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْمُخْتَارِ { وَ اَلِهِ اْلاَطْهَارِ { وَ اَصْحَابِهِ اْلاَخْيَارِ { عَدَدَ نِعَمِ الله وَاِفْضَالِهِ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ nuril envâr  { ve sırril esrâr  { ve tiryâkil ağyâr  { ve miftâhi bâbil yesâr  { Seyyidinâ Muhammedinil muhtâr  { ve âlihil ethar  { ve eshâbihil ahyâr  { adede  niamillahi ve ifdalihi  {

 

20. SALÂVAT

İmamı Gazali Hz.lerinin "İhya" da Rasûlullahın şefaatine nail olabilmek için Cuma günleri 7'şer defa okunmasını tavsiye ettiği bir salâvattır.  (Bu salâvat, Pirimiz Muhammed Ali Hüsameddin (k.s) Hazretlerinin çokça okuduğu salâvattır)

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكِ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ وَاَهْلِ بَيْتِهِ { صَلاَتاً تَكُونُ لَكَ رِضَاءً وَلِحَقِّهِ اَدَاءً { وَاَعْطِهِ الْوَسِيلَةَ { وَابْعَثْهُ الْمَقَامَ الْمَحْمُودَالَّذِى وَعَدْتَهُ وَاَجْزِهِ عَنَّا مَا هُوَ اَهْلُهُ { وَاَجْزِهِ اَفْضَلَ مَا جَزَيْتَ نَبِياًّ عَنْ اُمَّتِهِ { وَصَلِّ عَلَيْهِ وَعَلَى جَمِيعِ اِخْوَانِهِ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ { وَعَلَى آلِهِمْ وَصَحْبِهِمْ اَجْمَعِينَ {  ياَ اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehli beytihi  { salâten tekünü leke ridâ'en ve lihakkihi edâen { ve a’tihil vesilete  { veb'ashul makâmel mahmudellezi vead'tehu ve eczihi annâ mahüve ehluhu  { ve eczihi efdale ma cezeyte nebiyyen an ümmetihi ve salli aleyhi ve alâ cemii ihvânihi minennebiyyine vel mürselin  { ve alâ âlihim ve sahbihim ecma'in  { ya erhamerrahimin.

 

21. SALÂVAT

Sultan Muhammedil Gazzevi Hz.lerinin salâvatı. Sabah 3, akşam 3 defa okunur.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ مَا اخْتَلَفَ الْمَلَوَانِ { وَتَعَاقَبَ الْعَصَرَانِ { وَكَرَّرَ الْجَدِيدَانِ { وَاسْتَقْبَلَ الْفَرْقَدَانِ { وَبَلِّغْ رُوحَهُ وَاَرْوَاحَ اَهْلِ بَيْتِهِ مِنَّا التَّحِيَّةَ وَالسَّلاَمَ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin mahtelefel melevâni  { ve teâkabel aserâni  { ve kerreral cedidâni  { vestekbelel ferkadân  { ve belliğ ruhahu ve ervâha ehli beytihi minna ettehiyyete vesselâm.

 

22. SALÂVAT

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكِ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ طِبِّ القُلُوبِ وَدَوَائِهَا { وَعَا فِيَةِ اْلاَبْدَانِ وَشِفَائِهَا { وَنُورِاْلاَبْصَارِوَضِيَائِهَا { وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ { يَاسَلاَمُ سَلِّمْ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin tıbbil kulubi ve  devâihâ  { ve âfiyetil ebdâni ve şifâihâ  { ve nuril ebsâri ve diyâiha  { ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim  { ya selâmü sellim.

 

23. SALÂVAT

Ahmed Bin İdris (k.s.) Hz.lerinin salâvatıdır. Bu zat Evliyaullahın en büyüklerindendir. Bir gün Hızır’a (a.s) en faziletli salâvatın hangi salâvat olduğunu sorar. Hızır’da (a.s) ona bu salâvatı öğretir.

اَللَّهُمَّ اِنِّى أَسْاَلُكَ بِنُورِ وَجْهِ اللهِ الْعَظِيمِ الَّذِى مَلاَءَ اَرْكَانَ عَرْشِ اللهِ الْعَظِيمِ { وَقَامَتْ بِهِ عَوَالِمُ اللهِ الْعَظِيمِ { اَنْ تُصَلِّىَ عَلَى مَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ ذِى الْقَدْرِ الْعَظِيمِ { وَ عَلَى آلِ نَبِىِّ اللَّهِ الْعَظِيمِ { بَقَدَرِ عَظَمَةِ ذَاتِ اللهِ الْعَظِيمِ { فِى كُلِّ لَمْحَةٍ وَنَفَسٍ عَدَدَمَا فِى  عِلْمِ اللهِ الْعَظِيمِ { صَلاَةً كَامِلَةَ دَائِمَةً بِدَ وَامِ اللهِ الْعَظِيمِ { تَعْظِيمًا لِحَقِّكَ يَامَوْلاَنَا يَا مُحَمَّدُ يَاذَالْخُلُقِ الْعَظِيمِ { وَسَلِّمْ عَلَيهِ وَ عَلَى آلِهِ  وَصَحْبِهِ مِثْلَ ذَالِكَ { اَللهُمَّ اجْمَعْ بَيْنِى وَبَيْنَهُ  {كَماَ جَمَعْتَ بَيْنَ الرُّوحِ وَالنَّفَسِى ظَاهِرًا وَبَاطِناً يَقَظَةً وَمَنَامًا { وَاجْعَلْهُ يَارَبِّ رُوحًا لِذَاتِى مِنْ جَمِيعِ الْوُجُوهِ فِىالدُّنْيَا قَبْلَ الآخِرَةِ ياَ عَظِيمُ يَا اَللهُ

Türkçesi: Allâhümme inni es'elüke binuri vechillahil azimillezi mele'e erkâne arşillahil azim  { ve kâmet bihi avâlimullahil azim  { en tusalliye alâ Mevlânâ Muhammedin zil kadril azim  { ve alâ âl-i nebiyyillahil azim  { bi kaderi azameti zâtillahil azim  { fi külli lemhatin ve nefesin adede mâ fi ilmillahil azim  { salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahil azim  { ta'zimen lihakkike ya Mevlânâ yâ Muhammedu yâ Zel hulukil azim  { ve sellim aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi misle zâlike  {

Allâhümmec’ma beyni ve beynehu kemâ cema'te beynerruhi vennefesi zâhiren ve batinen yakazaten ve menâmen  { vec'alhu ya rabbi ruhan lizâti min cemiil vucuhi fiddünya kablel ahireti yâ azimu yâ Allah.

 

24. SALÂVAT

Şeyh Muhammed Şemsuddin ibni Ebil Hasenil Bekri (k.s.) Hz.lerinin salâvatıdır. Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın torunlarından olup evliyaullahın en büyüklerindendir. Bütün salâvat kitaplarında bu salâvatın fazileti hakkında çok geniş malûmat vardır. Birçok ülkede  bunun hatmesi yapılır. Hiç olmazsa Sabah Akşam 3 defa okunmalı.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ  الْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ { وَالنَّاصِرِالْحَقِّ بِاالْحَقِّ وَالْهَادِى اِلَى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمْ { صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ عَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَ مِقْدَارِهِ الْعَظِيمْ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedinil fâtihi limâ uğlika vel hâtimi limâ sebeka  { vennâsıril hakki bilhak  { vel hâdi ilâ sırâtıkel müstekim  { sallallahu aleyhi ve alâ âlihi ve ashâbihi hakka kadrihi ve mikdârihil azim.

 

 

 

25. SALÂVAT (SALATUSSAÂDETİ)

Cuma günleri bu salâvatı çokca okuyan Dünya ve Ahirette saâdete ulaşır. Bundan dolayı  bu salâvata "Saâdet Salâvat"ı demişlerdir.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ  وَ عَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَاَهْلِ بَيْتِهِ { عَدَدَمَافِى عِلْمِ اللهِ { صَلاَةً دَائِمَةً بِدَوَامِ مُلْكِ اللهِ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehli beytihi  { adede mâ fi ilmillahi  { salâten dâimeten bi devâmi mülkillah.

 

26. SALÂVAT

Senedi sıhhatli bir rivayetle, bu salâvatı okuyana şefaatım vacib olur, diye Rasûlullahtan rivâyet edilmiştir. İbni Kesir bu isnâdın doğru olduğunu söylemiştir. (Terğib ve Terhib)

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ وَاَنْزِلْهُ الْمَقْعَدَ الْمُقَرَّبِ عِنْدَكَ يَومِ الْقِيَامَةِ { وَاحْشُرْنَا فِى زُمْرَتِهِ تَحْتَ لِوَائِهِ فِى ظِلِّ عِرْشِكَ الْمَجِيدِ { اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرْ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve enzilhul mak'adel mukarrabi indeke yevmel kıyâmeti  { vehşur'nâ fi zümratihi tahta livâihi fi zılli arşikel mecid  { inneke alâ külli şey’in kadir.

 

27. SALÂVAT   ŞEYH AHMED-EL-HALEBİ

İbni Abidin her türlü korkulu ve tehlikeli anlarda ve büyük fitnelerin zuhurunda bu salâvatın çokça okunmasını tavsiye etmiştir. Bu salâvatı bu zâta Rüyasında Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) öğretmiştir. Sıkıntıların aşılmasında büyük etkisi vardır. Çok çok okunur.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ { قَدْضَاقَتْ  حِيلَتِى اَدْرِكْنِى  يَا رَسُولَ اللهِ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin { kad dâkat hileti edrikni ya Rasûlullah.

 

28. SALÂVAT

Nureddini Şevni Hz.lerinin  salâvatıdır. Çok kıymetli ve faziletli bir salâvattır. Salâvat denilince ilk akla gelen zatlardandır. Rasûlullaha karşı olan aşkından salâvat meclisleri kurmakla meşhurdur.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ {  عَيْنِ الْعِنَايَةِ وَكَنْزِالْهِدَايَةِ {  وَزَيْنِ الْقِيَامَةِ { وَطِرَازِ الْحُلَّةِ {  وَعَرُوسِ الْمَمْلَكَةِ { وَشَفِيعِ اْلاُمَّةِ {  وَلِسَانِ الْحُجَّةِ {  وَاِمَامِ الْحَضْرَةِ { وَنَبِيِّ الرَّحْمَةِ {  سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ {  اَلشَّافِعِ اْلمُشَفَّعِ صلى الله عليه و سلم {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin  { aynil inâyeti  { ve kenzil hidâyeti  { ve zeynil kıyâmeti  { ve tirâzil hulleti  { ve arusil memleketi  { ve şefi’il ümmeti  { ve lisânil hucceti  { ve imâmil hadrati  { ve nebiyyirrahmeti  { seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin  { eşşâfiil müşeffei sallallahu aleyhi ve sellem.

 

29. SALÂVAT    (SALATI MÜNCİYE)

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَ عَلَى سَيِّدِنَا  مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ  سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلاَةً تُنْجِينَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ اْلاَهْوَالِ وَاْلآفَاتِ {  وَتَقْضِى لَنَا بِهَا جَمِيعَ الْحَاجَاتِ {  وَتُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ السَّيِّئَاتِ { وَ تَرْفَعُنَا بِهَا  اَعْلَى الدَّرَجَاتِ {  وَتُبَلِّغُنَا بِهَا اَقْصَى الْغَايَاتِ { مِنْ جَمِيعِ الْخَيْرَاتِ فِى الْحَيَاةِ وَبَعْدَ الْمَمَاتِ { بِرَحْمَتِكَ يَااَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ إِرْحَمْنَا {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i seyyidinâ Muhammedin salâten tüncina bihâ min cemî'il ehvâli vel âfât  { ve tekdilenâ bihâ cemial hâcât { ve tütahhiruna bihâ min cemiisseyyiât { ve terfeuna biha âledderecât { ve tübelliğunâ bihâ aksal ğayât  { min cemi'il hayrâti fil hayâti ve badel memât  { birahmetike ya erhamerrahimin. irhamnâ.

 

30. SALÂVAT   -(SALATI NARİYE)-

İmamı Kurtubi, belâların def'i, meşru ve mühim işlerin tahsili için 4444 def'a okunup istekte bulunulur, demiştir. İmamı Haceril Askalâni, mühim işlerde okunurken bu 4444 sayısına çok dikkat edilmelidir, diye buyurmuştur. Sabah, akşam 11 defa okunmasında da büyük faideler vardır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ صَلاَةً كَامِلَةً وَسَلِّمْ سَلاَمًا تَاماًّ عَلَى سَيِّدِنَا  مُحَمَّدٍ الَّذِى تَنْحَلُّ بِهِ الْعُقَدُ { وَتَنْفَرِجُ بِهِ الْكُرَبُ  { وَ تُقْضَى بِهِ الْحَوَائِجُ { وَ تُنَالُ بِهِ الرَّغَائِبُ {  وَحُسْنُ الْخَوَاتِمِ { وَيُسْتَسْقَى الْغَمَامُ بِوَجْهِهِ الْكَرِيمِ { وَعَلَى اَلِهِ وَ صَحْبِهِ فِى كُلِّ لَمْحَةٍ وَنَفَسٍ بِعَدَدِ كُلِّ مَعْلُومٍ لَكَ {

Türkçesi: Allâhümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ Muhammedinillezi tenhallu bihil ukadü  { ve tenfericu bihil kürabü  { ve tukdâ bihil havâ icu  { ve tünâlü bihirreğâibu  { ve husnul havâtimi  { ve yüsteskal ğamâmu bi vechihil kerim  { ve alâ âlihi ve sahbihi fi külli lemhatin ve nefesin biadedi külli ma'lumin lek.

 

 

 

31. SALÂVAT

İbrahimi Metbuli (k.s.) Hz.lerinin salâvatıdır. Çok önemli bir salâvattır.

اَللَّهُمَّ  اِنِّى اَسْئَلُكَ بِكَ اَنْ تُصَلِّىَ  عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ {  وَ عَلَى سَائِرِ اْلاَنْبِيَاءِ وَ اْلمُرْسَلِينَ { وَ عَلَى آلِهِمْ وَ صَحْبِهِمْ اَجْمَعِينَ {  وَاَنْ تَغْفِرْلِى مَا مَضَى {  وَتَحْفِظْنِى فِى مَا بَقَى آمين.

Türkçesi: Allâhümme inni es'elüke bike en tüsalliye alâ seyyidinâ Muhammedin  { ve alâ sâiril enbiyâi vel mürselin  { ve alâ âlihim ve sahbihim ecma'in ve en teğfirli mâ meda ve tahfizni fimâ baka âmin.

 

32. SALÂVAT

ABDUSSELÂM BİN MEŞİŞ Hz.lerinin salâvatıdır. Sabah, Akşam ve Yatsı Namazlarından sonra 3 defa okunur. Sıdk ve ihlâsla okunmasına devam edenler, her türlü emellerine nail olurlar. Zahirî ve Bâtınî hastalıklardan kurtulurlar.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى مَنْ مِنْهُ اِنْشَقَّتِ اْلاَسْرَارُ وَاِنْ فَلَقَتِ اْلاَنْوَارُ { وَفِيهِ اِرْتَقَّتِ الْحَقَائِقُ { وَتَنَزَّلَتْ عُلُومُ آدَامَ فَاَعْجَزَالْخَلاَئِقَ وَلَهُ تَضَائَلَتِ الْفُهُومُ فَلَمْ يُدْرِكْهُ مِنَّا سَابِقٌ وَلاَلاَحِقٌ { فَرِيَاضُ الْمَلَكُوتِ بِزَهْرِجَمَالِهِ مُونِقَةٌ { وَحِيَاضُ الْجَبَرُوتِ بِفَيْضِ  اَنْوَارِهِ مُتَدَفِّقَةٌ { وَلاَ شَيْئَ اِلاَّ وَهُوَبِهِ مَنُوطٌ اِذْلَوْلاَالْوَاسِطَةُ لَذَهَبَ كَمَا قِيلَ الْمَوْسُوطْ { صَلاَةً تَلِيقُ بِكَ مِنْكَ اِلَيْهِ كَمَا هُوَاَهْلُهُ { اَللَّهُمَّ اِنَّهُ سِرُّكَ الْجُامِعُ الدَّالُّ عَلَيْكَ { وَحِجَابُكَ  اْلاَ عْظَمُ الْقاَئِمُ لَكَ بَيْنَ يَدَيْكَ اَللَّهُمَّ اَلْحَقْنِى بِصَالِحِ اُمَّتِهِ وَحَقِّقْنِى بِمُحَبَّتِهِ { وَعَرِّفْنِى اِيَّاهُ مَعْرِفَةً { اَسْلَمُ بِهَا مِنْ مَوَارِدِ الْجَهْلِ { وَاَكْرَعُ بِهَا مِنْ مَوَارِدِ الْفَضْلِ { وَاَحْمِلْنِى عَلَى سَبِيِلِهِ   اِلَى حَضْرَتِكَ حَمْلاً مَخْفُوفًا بِنُصْرَتِكَ { وَاقْذِفْ بِى عَلَى الْبَاطِلِ فَأَدْمَغُهُ { وَزِجْ بِى فِى بِحَارِ اْلاَحَدِيَّةِ { وَانْشِلْنِى مِنْ اَوْحَالِ التَّوحِيدِ { وَاَغْرِقْنِى فِى عَيْنِ بِحْرِ الْوَحْدَةِ حَتَّى لاَ أَرَى وَلاَأَسْمَعُ وَلاَأَجِدُ وَلاَأُحِسُّى اِلاَّ بِهَا { وَاَجْعَلِ اْلَحِجَابَ اْلاَ عْظَمَ حَيَاةَ رُوحِى وَرُوحَهُ سِرَّ حَقِيقَتِى وَ حَقِيقَتَهُ جَامِعَ عَوَالِمِ بِتَحْقِيقِ الْحَقِّ اْلاَوَّلِ { يَا اَوَّلُ يَا آَخِرُ يَا ظَاهِرُ يَابَاطِنُ يَااللهُ اُنْصُرْنِى بِكَ لَكَ وَاَيِّدْنِى بِكَ لَكَ وَاجْمَعْ بَيْنِى وَبَيْنَكَ وَحُلْ بَيْنِى وَبَيْنَ غَيْرِكَ اللهُ اللهُ اللهُ اِنَّ الَّذِى فَرَضَى عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَراَدُّكَ اِلَى مَعَادٍ { رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّءْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا {  يَا دَائِمَ الْفَضْلِ عَلَى الْبَرِيَّا { يَا بَاسِطَ الْيَدَيْنِ بِا الْعَطِيَّةِ يَا صَاحِبَ الْمَوَاهِبِ السَّنِيَّةِ { صَلِّ عَلَى سَيِّدِناَ وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ خَيْرِ الْوَرَى سَجِّيَّةِ وَاغْفِرْ لَنَا يَاذَالْعُلَى فِى هَذِهِ الْعَشِيَّةِ ( فِى هَذِهِ الصُّبْحِيَّةِ)

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ men minhu inşakkatil esrâru  { venfelekatil envâru  { ve fihi irtekkatil hakâiku  { ve tenezzelet ulumu âdeme fe'acezel halâika velehu tedâeletil fuhumu felem yüdrikhu minnâ sâbikun vela lâhikun  { feriyâdul meleküti bizehri cemâlihi munikatun  { ve hiyâdul ceberuti bifeydi envârihi mütedeffikatun  { velâ şey'e illa vehüve bihi menutun iz levlel vâsıtatu lezehebe kemâ kilel mevsut  { salâten teliku bike minke ileyhi kemâ hüve ehluhu  {

Allâhümme innehü sırrukel câmiuddâllu aleyke  { ve hicabukel a'zamu el kâimu leke beyne yedeyke  { Allâhümme elhikni bisâlihi ümmetihi ve hakkikni bi muhabbetihi  { ve arrifni iyyâhu marifeten  { eslemu biha min mevâridil cehri  { ve ekrau biha min mevâridil fadli  { ve ehmilni ala sebilihi ilâ hadratike hamlen mahfufen bi nusratike  { vekzif bi alel bâtıli feedmeğuhu  { ve zicbi fi bihâril ehadiyyeti  { venşilni min evhâlittevhidi  { ve eğrikni fi ayni bahril vahdeti hatta lâ era velâ esmau velâ ecidu velâ uhissu illâ biha  { vec'alil hicâbel azama hayâte ruhi ve ruhahu sırra hakikati ve hakikatehu câmia avâlimi bitah kikil hakkil evveli  { yâ evvelu ya âhiru ya zâhiru ya bâtinu yâ Allah Unsurni bike leke ve eyyidni bike leke vecma beyni ve beyneke ve hul beyni ve beyne ğayrike Allahu Allahu Allahu  { innellezi ferada aleykel kur'âne lerâddüke ila meâdin  { Rabbenâ âtina min ledunke rahmeten ve heyyi 'lena min emrina raşede  {

(Bundan sonraki kısmı Abdullah İbni Abbas'a (r.a.)'a aittir.)

Yâ dâimel fadli alel beriyya { yâ bâsitel yedeyni bil'atiyye { yâ sâhibel mevâhibisseniyye { salli alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin hayril verasseciyye  { veğfirlenâ yâ zel ulâ fi hâzihil aşiyye.

 

33. SALÂVAT

ABDULĞANİ EN-NABLUSİ (k.s.) Hz.lerinin salâvatıdır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلاَتَكَ اْلقَدِيمَةَ اْلاَزَلِيَّةَ الدَّائِمَةَ اْلبَاقِيَةَ اْلأَبَدِيَّةَ {  اَلَّتِى صَلَّيْتَهَا فِى حَضْرَةِ عِلْمِكَ اْلقَدِيمِ { اَلَّذِى اَنْزَلْتَهُ بِمَلاَئِكَتِكَ فِى حَضْرَةِ كَلاَمِكَ اْلقُرْأَنِ اْلعَظِيمِ { فَقُلْتَ بِااللِّساَنِ اْلمُحَمَّدِىِّ الرَّحِيمِ { اِنَّ اللهَ وَمَلاَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ { وَ خَاطَبْتَنَا بِهَامَعَ السَّلاَمِ تَتْمِيمًا لِلاْءِ كْرَامِ مِنْكَ لَنَا وَاْلاِنْعَامِ { فَقُلْتَ يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُو صَلوُّا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا { فَقُلْتُ اِمْتِثَالاً ِلأَمْرِكَ { وَرَغْبَةً فِيمَا عِنْدِكَ مِنْ اَجْرِكَ { اَللَّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آَلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ { صَلاَةً دَائِمَةً بَاقِيَّةً اِلَى يَوْمِ الدِّينِ { حَتَّى نَجِدْهَا وِقَايَةً لَنَا مِنْ نَارِالْجَحِيمِ { وَمُوصِلةً ِلاَوَّلِنَا وَ آَخِرِنَا مَعْشَرَ الْمُؤْمِنِينَ اِلَى دَارِالنَّعِيمِ { وَرُؤْيَةِ جَمَالِ وَجْهِكَ الْكَرِيمِ . يَا عَظِيمُ يَاللهُ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Salâtekel kadimetel ezeliyyeteddâimetel bâkiyetel ebdiyyete  { Elleti salleytehâ fi hadrati ilmikel kadim  { ellezi enzeltehü bi melâiketike fi hadrati kelâmikel kur'anil azim {

Fekulte billisânil Muhammediyyirrahim. { innallahe ve melaiketehu yusallüne alennebiyyi ve hâtabtenâ bihâ maasselâmi tetmimen lil ikrâmi minke lena vel in'âm  { Fekulte yâ eyyuhellezine âmenu sallu aleyhi ve sellimu teslime  { fekultu imtisalen liemrike ve rağbeten fimâ indike min ecrik  {

Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashabihi ecmain. salâten dâimeten bâkiyeten ila yevmiddin  { hatta necidha vikâyeten lena min Nâril cahim ve musıleten lievvelinâ ve âhirina ma’şeral mü'minine ila darinnaim  { ve rü'yeti cemâli vechikel kerim. Yâ azimu yâ Allah.

 

34. SALÂVAT

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ نُورِكَ الَّلامِعِ { وَمَظْهَرِ سِرِّكَ اْلهَامِعِ الَّذِى طَرَزْتَ بِجَمَالِهِ اْلاَكْوَانَ { وَزَيَّنْتَ بِبَهْجَةِ جَلاَلِهِ اْلأَوَانَ { اَلَّذِى فَتَحْتَ ظُهُورَ الْعَالَمِ مِنْ نُورِ حَقِيقَتِهِ { وَخَتَمْتَ كَمَالَهُ بِأَسْرَارِ نُبُوَّتِهِ { فَظَهَرَتْ صُوَرُالْحُسْنِ مِنْ فَيْضِهِ فِى اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ {  اِذْلَوْلاَهُو مَا ظَهَرَتْ لِصُورَةٍ عَيْنٌ مِنْ عَدَمِ الرَّمِيمِ { اَلَّذِى مَا اِسْتَغَاثَكَ بِهِ جَائِعٌ اِلاَّ شَبِعَ وَلاَظَمْئَانٌ اِلاَّ رَوِىَ وَلاَ خَائِفٌ  اِلاَّ أَمِنَ وَلاَ لَهْفَانٌ اِلاَّ أُغِيثُ { وَاِنىِّ لَهْفَانٌ مُسْتَغِيثُكَ اَسْتَمْطِرُ رَحْمَتِكَ اْلوَاسِعَةَ مِنْْ خَزَائِنِ جُودِكَ { فَاَغِثْنِى يَا رَحْمنُ { يَا مَنْ اِذَانَظَرَ بِعَيْنِ حِلْمِهِ وَ عَفْوِهِ لَمْ يَظْهَرْ فِى جَنْبِ كِبْرِيَاءِ حِلْمِهِ { وَ عَظَمَةِ عَفْوِهِ ذَنْبٌ { اِغْفِرْلِى وَتُبْ عَلَىَّ وَتَجَاوَزْ عَنِّى يَا كَرِيمُ يَا اللهُ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin nurikellamii  { ve mazhari sırrikel hâmii  { Ellezi tarazte bicemâlihil ekvân  { ve zeyyente bibehceti celâlihil evân  { ellezi fetahte zuhurel âlemi min nuri hakikatihi  { ve hatemte kemâlehu bi esrâri nubuvvetihi  { fezaherat suverul husni min feydihi fi ahseni takvim  { iz levlâhuve mâ zaherat lisuretin aynun minel ademirramim  { ellezi mâ isteğâseke bihi câiun illa şebia  { velâ zam'ânun illa raviye  {  vela hâifun illa emine  { vela lehfânun illa uğise  { ve inni lehfânun müsteğisuke estemtiru rahmetekel vâsiate min hazâini cudike  { feeğisni yâ rahmanu  { yâ men iza nazara biayni hilmihi ve afvihi lem yezhar fi cenbi kibriyâi hilmihi  { ve azameti afvihi zenbun  { iğfirli ve tüb aleyye ve tecâvez anni yâ kerimu yâ Allah 

 

35. SALÂVAT

AHMED-İ İDRİSİ (k.s) Hz. lerinin salâvatlarıdır.

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى طَامَّةِ اْلحَقَائِقِ اْلكُبْرَى {  سِرِّالْخَلْوَةِ اْلاِ لَهِيَّةِ لَيْلَةَ اْلاَسْرَى { تَاجِ الْمَمْلَكَةِ اْلاِلَهِيَّةِ {  يَنْبُوعِ اْلَحَقَائِقِ اْلوُجُودِيَّةِ { بَصَرِالْوُجُودِ { وَسِرِّبَصِيرَةِ الشُّهُودِ { حَقِّ اْلحَقِيقَةِ اْلعَيْنِيَّةِ { وَهُوِيَّةُ اْلمَشَاهِدِ اْلغَيْبِيَّةِ { تَفْصِيلُ اْلاِ جْمَالِ اْلكُلِّىِّ { اَْلآَيَةِ اْلكُبْرَى فِى التَّجَلِّى وَالتَدَلِّى { نَفَسِ اْلاَنْفَاسِ الرُّوحِيَّةِ {  كُلِيَّةِ اْلاَ جْسَامِ الصُّورِيَّةِ {  عَرْشِ اْلعُرُوشِ الذَّاتِيَّةِ { صُورَةِ اْلكَمَالاَتِ الرَّحْمَانِيَّةِ { لَوْحِ مَحْفُوظِ عِلْمِكَ الْمَخْزُونِ { وَسِرِّكِتَابِكَ الْمَكْنُونِ {  اَلَّذِى لاَ يَمَسُّهُ اِلاَّ الْمُطَهَّرُونَ { ياَ فَاتِحَةَ الْمَوْجُودَاتِ { يَا جَامِعَ بَحْرَىِ الْحَقَائِقِ اْلاَزَلِيَّاتِ وَاْلاَبَدِيَّاتِ { يَا عَيْنَ جَمَالِ اْلاِ خْتَرَاعَاتِ وَاْلاِنْفِعَالاَتِ { يَا نُقْطَةَ مَرْكَزِ جَمِيعِ التَّجَلِّيَاتِ { يَا عَيْنَ حَيَاِة اْلحُسْنِ الَّذِى طَارَةْ مِنْهُ رَشَاشَاتٌ { فَاِقْتَسَمَتْهَا بِحُكْمِ اْلمَشِيئَةِ اْلاِ لَهِيَّةِ جَمِيعُ اْلمُبْدَ عَاتِ {  يَا مَعْنَى كِتَابِ اْلحُسْنِ اْلمُطْلَقِ { اَّلَّذِى اِعْتَكَفَتْ فِى حَضْرَتِهِ جَمِيعُ اْلمَحَاسِنِ لِتَقْرَأَ حُرُوفَ حُسْنِهِ اْلمُبْدَعاَتْ { يَا مَنْ اَرَقْتَ حَقَائِقُ اْلكَمَاِل كُلُّهَا بُرْ قُعَ اْلحِجَابِ دُونَ اْلخَلْقِ  {وَ اجْتَمَعَتْ اَنْ لاَ تَنْظُرَ لِغَيْرِهِ اِلاَّ بِهِ مِنْ جَمِيِع اْلمُكَوَّنَاتِ {  يَا مَصَبَّ يَنَابِيعَ ثَجَّاجَاتِ اْلاَ نْوَارِ اَلسُّجَّانِيَاتِ الشَّعْشَعَانِيَّاتِ  {  يَا مَنْ تَعَشَّقَتْ بِكَمَالِهِ جَمِيعُ اْلمَحَاسِنِ اْلاِ لَهِيَّاتِ {  يَايَاقُوتَةَ اْلأَزَلِ يَا مِغْنَاطِيسِ اْلكَمَالاَتِ { قَدْ آَيَسَتِ اْلعُقُولُ وَاْلفُهُومُ وَاْلاَلْسِنُ وَجَمِيعُ اْلاِ دْرَاكَاتِ { اَنْ تَقْرَأَ رُقُومَ مَسْطُورِ كُنْهِيَّاتِكَ اْلمُحَمَّدِيَّةِ { اَوْتَصِلَ اِلَى حَقِيقَةِ مَكْنُونَاتِ علُوُمِكَ الَّلدُنِّيَّاتِ { وَكَيْفَ لاَ يَا رَسُولَ اللهِ { وَ مَنْ لَوْحِ مَحْفُوظِ كُنْهِكَ قَرَأَالْمُقَرَّبُونَ كُلُّهُمْ حَقِيقَةَ التَّجَلِّيَاتِ { صَلَّى اَللهُ وَ سَلَّمَ عَلَيْكَ يَا زَيْنَ اْلبَرَايَا { يَا مَنْ لَوْلاَهُوَ لَمْ تَظْهَرَ لِلْعَالَمِ عَيْنٌ مِنَ اْلخَفِيَّاتِ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim alâ tâmmetil hakâikilkübra  { sirril halvetil ilahiyyeti leyletel isra  { Tâcil memleketil ilahiyyeti  { Yenbuil hakâikil vücudiyyeti  { Basaril vücudi { Ve sırri basiratişşuhudi  { Hakkil hakikatil ayniyyeti  { Ve hüviyyetil müşahidil ğaybiyyeti  { Tafsilil icmâlil külliyyi  { el ayetil kübra fittecelli vettedelli { Nefesil enfasirruhiyyeti { Külliyetil ecsâmissuriyyeti { Arşil  uruşizzâtiyyeti { Suretil kemâlâtir-rahmâniyyeti  { Levh-i mahfuzi ilmikel mahzun  { Ve sırri kitâbikel meknun { Ellezi la yemessuhu illel mutahharun  { Yâ fâtihatel mevcudât { Yâ camiâ bahreyil hakâikil ezeliyyâti vel ebediyyât { Yâ ayne cemalil ihteraâti vel infiâlâti { Ya noktate merkezi cemiittecelliyât { Ya ayne hayatil husnillezi târat minhu reşâşât  { Feeksemetha bihukmil meşietil ilahiyyeti cemiul mübdeât  { Yâ ma'na kitabilhusnil mutlaki  {  Ellezi i'tekefet fi hadratihi cemi'ul mehâsini li tekraa hurufe husnihi el mübde'at { Yâ men erakte hakâikul kemâli külluha bürkual hicâbi dunel halki vectemeât enla tenzura li ğayrihi illa bihi min cemi'il mükevvenât { Yâ mesabbe yenâbi'i seccâcil envarissüccâniyyâti eşşa'şaâniyyâti  { Yâ men teaşşakat bi kemâlihi cemi'ul mehâsinil ilâhiyyâti { Yâ yâkutetel ezeli ya mığnâtisil kemâlât  { Kad-êyisetil ukulu vel fuhumu vel elsinu ve cemiul idrâkât  { En tekra'a rukume mesturi künhiyyâtikel Muhammediyyeti { Evtesile ilâ hakikati meknunâti ulumike elledünniyyâti  { Vekeyfe la yâ Rasûlallah  { Vemin levh-i mahfuzi künhike karael mukarrabune küllühum hakikatet-tecelliyyâti  { Sallallahu ve selleme aleyke yâ zeynel berâyâ  { Yâ men levlâhu lem tezharlil âlemi aynun minel hafiyyât

 

36. SALÂVAT  (SALÂVAT ÜL KÜBRA)

Bu ve bundan sonraki salâvatların dördü de Ğavsı Azâm Abdulkadiri Geylani Hz.lerine aittir.

اَللَّهُمَّ صَلِ وَ سَلِّمْ اَفْضَلَ صَلاَتِكَ { وَ اَوْفَى سَلاَمِكَ {  صَلاَتاً وَ سَلاَماً { يَتَنَزَّلاَنِ مِنْ اُفُقِ كُنْهِ بَاطِنِ الذَّاتِ اِلَى فَلَكِ سَمَاءِ مَظاَهِرِ اْلاَسْمَاءِ وَالصِّفَاتِ { وَيَرْتَقِيَانِ عِنْدَ سِدْرَةِ مُنْتَهَى اْلعَارِفيِن اِلَى مَرْكَزِ جَلاَلِ النُّورِ اْلمُبِينِ { عَلَى سَيِّدِنَا وَ مَوَلاَناَ مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَنَبِيِّكَ وَرَسُولِكَ عِلْمِ يَقِينِ اْلعُلَمَاءِ الرَّبَّانِيِّينَ { وَ عَيْنِ يَقِينِ اْلخُلَفَاءِ الرَّاشِديِنَ { وَحَقِّ يَقِينِ اْلاَ نْبِيَاءِ اْلمُكَرَّمِينَ { اَلَّذِى تَاهَتْ فِى اَنْوَارِ جَلاَلِهِ أُولُو اْلعَظْمِ مِنَ اْلمُرْسَلِينَ { وَتَحَيَّرَتْ فِى دَرْكِ حَقَائِقِهِ عُظَمَاءُ اْلمَلاَئِكَةِ اْلمُهَيْمِنِينَ ( اْلمُهَيَّمِينَ) اَلْمُنَزَّلِ عَلَيْهِ فِى اْلقُرْآَنِ اْلعَظِيمِ { بِلِسَانٍ عَرَبِىٍّ مُبِينْ {  لَقَدْ مَنَّ اللهُ عَلَى اْلمُؤْمِنِينَ اِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ آَيَاتِهِ وَ يُزَكِّيهِمْ وَ يُعَلِّمُهُمْ اَلْكِتَابَ وَ اْلحِكْمَةَ  وَ اِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِى ضَلاَلٍ مُبِينْ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim efdale salâtike  { Ve evfa selâmike { salâten ve selâmen  { Yetenezzelâni min ufuki künhi bâtınizzâti ilâ feleki semâi mezâhiril esmâi vessıfâti  { Ve yertekıyâni inde sidreti müntehel ârifine ilâ merkezi celâli'nnürilmubin  { Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve rasulike ilmi yakınil ulemâirrabbâniyyin  { Ve ayni yakinil hulefâirrâşidin  { Ve hakki yakinil enbiyâil mükerramin  { Ellezi tâhet fi envâri celâlihi ülül azmi minelmürselin {  ve tahayyerat fi derki hakâikihi uzemâul melâiketil müheyminine münezzeli aleyhi fil Kur'anil azim  { Bilisânin arabiyyin mübin  { Lekad mennallahu alel mu'minine iz bease fihim rasulen min enfusihim yetlu aleyhim âyâtihi ve yüzekkihim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve in kânu min kablu lefi dalâlin mubin 

 

37. SALÂVAT

(Abdülkadir Geylânî k.s.)

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَى بَهْجَةِ اْلكَمَالِ {  وَتَاجِ اْلجَلاَلِ وَبَهَاءِ اْلجَمَالِ { وَشَمْسِ اْلوِسَالِ { وَعُبُقِ اْلوُجُودِ { وَحَيَاةِ كُلِّ مَوْجُودٍ { عِزِّ جَلاَلِ سَلْطَنَتِكَ { وَ جَلاَلِ عِزِّ مَمْلَكَتِكَ { وَمَلِيكِ صُنْعِ قُدْرَتِكَ { وَطِرَازِ صَفْوَةِ الصَّفْوَةِ مِنْ اَهْلِ صَفْوَتِكَ {  وَ خُلاَصَةِ اْلخَاصَّةِ مِنْ اَهْلِ قُرْبِكَ سِرُّاللهِ اْلاَ عْظَمِ   {وَ حَبِيبُ اَللهِ اْلاَكْرَمِ { وَ خَلِيلُ اللهِ اْلمُكَرَّمِ {  سَيِّدِنَا وَ مَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ صَلَّىاللهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ behcetil kemâl  { Ve tâcil celâli ve behâil cemâli  { Ve şemşil visâli  { Ve ubukil vücudi  { Ve hayâti külli mevcudin  { izzi celâli saltanatike  { Ve celâli izzi memleketike  { Ve meliki sun'i kudretike  { Ve tirâzi safvetissafveti min ehli safvetike  { Ve hulâsatil hâssati min ehli kurbike sirrillahil a'zami  { Ve habibillahil ekremi  { Ve halilillahil mükerremi  { seyyidina ve Mevlânâ Muhammedin sallallahu te'âlâ aleyhi ve sellem.

 

38. SALÂVAT

 (Abdülkadir Geylânî k.s.)

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ صَلاَةَ ذَاتِكَ عَلَى حَضْرَةِ صِفَاتِكَ اْلجَامِعِ لِكُلِّ اْلكَمَالِ اْلمُتَّصِفِ بِصِفَاتِ اْلجَلاَلِ وَالْجَمَالِ { مَنْ تَنَزَّهَ عَنِ اْلمَخْلُوقِينَ فِى اْلمِثَالِ { يَمْبُوعِ اْلمَعَارِفِ الرَّبَّانِيَّةِ { وَحِيطَةِ اْلاَسْرَارِ اْلاِلَهِيَّةِ { غَايَةِ مُنْتَهَى السَّائِلِينَ { وَدَلِيلِ كُلِّ حَائِرٍ مِنَ السَّالِكِينَ { مُحَمَّدٍ اَلْمَحْمُودِ بِااْلاَوْصَافِ وَالذَّاتِ { وَ اَحْمَدَ مَنْ مَضَى وَ مَنْ هُوَآَتٍ { وَ سَلِّمْ تَسْلِيمًا بِدَايَةَ اْلاَزَلِ { وَ غَايَةَ اْلأَبَدِ حَتَّى  لاَ َيْحُصُرُه عَدَدٌ { وَلاَيُنْهِيهِ اَمَدٌ وَارْضَ عَنْ تَوَابِعِهِ فِى الشَّرِيعَةِ وَ الطَّرِيقَةِ وَالْحَقِيقَةِ مِنَ  اْلاَصْحَابِ وَاْلعُلَمَاءِ وَ اَهْلِ الطَّرِيقَةِ {  وَاجْعَلْنَا يَا َمْولاَناَ مِنْهُمْ حَقِيقَةً { آَمِينَ يَا مُعِينْ { يَا كَامِلَ الذَّاتِ { يَا جَمِيلَ الصِّفَاتِ { يَا مُنْتَهَى اْلغَايَاتِ {  يَا نُورَ الْحَقِّ { يَا سِرَاجَ اْلعَوَالِمِ { يَا مُحَمَّدُ يَا اَحْمَدُ يَا اَبَا اْلقَاسِمِ {  جَلَّ كَمَالُكَ عَنْ يُعَبِّرَ عَنْهُ لِسَانٌ { وَعَزَّ جَمَالُكَ اَنْ يَكُونَ مُدْرِكًا ِلإِنْسَانٍ { وَتَعَاظَمَ جَلاَلُكَ اَنْ يَخْطُرَ فِى جَنَانٍ {  صَلَّى اَللهُ سُبْحَانَهُ وَ تَعَالَى عَلَيْكَ يَارَسُولَ اَللهِ {

Türkçesi: Allâhümme salli ve sellim salâte zâtike alâ hadrati sıfâtikel câmi'i li küllil kemâlil muttasıfi bi sıfâtil celâli vel cemâl  { Men tenezzehe anil mahlukine fil misâli  { Yenbu'il maârifirrabbâniyyeti  { Ve hitatil esrâril ilâhiyyeti  { Ğayeti müntehessâilin  { Ve delili külli hâirin minessâlikin  { Muhammedinil Mahmudi bil evsâfi vezzât  { Ve Ahmede men medâ ve men hüve âtin  { Vesellim teslimen bidâyetel ezeli  { Ve ğâyetel ebedi hatta la yahsuruhu adedun  { Vela yunhîhi emedun verdâ an tevâbi ihi fişşeri'ati vettarikati vel hakikati minel eshabi vel ulemâi ve ehlittarîkati  { Vec'alnâ yâ Mevlânâ minhum hakîkaten âmine yâ muin

Yâ kâmilezzât  { Yâ cemilessıfât  { Ya müntehel ğâyât  { Yâ nurel hakk  { ya sırâcel avâlim  { Yâ Muhammedu yâ Ahmedu ya ebel Kâsım  { Celle kemâluke an yuabbira Anhu lisânun  { Ve azze cemâlüke en yekune müdriken li insânin  { Ve teâzama celâluke en yahtura fi cenânin  { Sallallahu subhânehu veteâlâ aleyke yâ Resulallah 

 

39. SALÂVAT

 (Abdülkadir Geylânî k.s.)

( لسيدنا عبدالقادير الجيلانى )

اَللَّهُمَّ اِنَّا نَسْئَلُكَ بَجَاهِ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اَللهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ اْلمَغْفِرَةَ وَالرِّضَى { وَاْلقُبَولَ قَبَولاًتَامًّا { لاَ تَكِلْنَا فِيهِ اِلَى اَنْفُسِنَا طَرْفَةَ عَيْنٍ يَا نِعْمَ اْلمَوْلَى وَيَانِعْمَ اْلمُجِيبُ { يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ { فَاِنَّ غُفْرَانَ ذُنُوبِ اْلخَلْقِ بِأَجْمَعِهِمْ { اَوَّلِهِمْ وَآَخِرِهِمْ { وَبِرِّهِمْ وفَاَجرِهِمِ كَقَطْرَةٍ فِى بَحْرِ جُودِكَ اْلوَاسِعِ الَّذِى لاَسَاحِلَ لَهُ { فَقَدْ قُلْتَ وَقَوْلُكَ اْلحَقُّ اْلمُبِينُ { وَمَااَرْسَلْنَاكَ اِلاَّرَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ { وَ صَلَّى اَللهُ وَ سَلَّمَ عَلَى سَيِّدِنَا َوَمْولاَنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آَلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ اَهْلِ بَيْتِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ { وَ عَلَى سَادَاتِنَا وَ عَلَيْنَا مَعَهُمْ وَاْلمُؤْمِنِينَ وَاْلمُؤْمِنَاتِ اَجْمَعِينَ آمِينْ

Türkçesi:  Allâhümme innâ nes'elüke bicâhi nebiyyike Muhammedin sallallahu te'âlâ aleyhi ve sellem el mağfirate verrida  { Vel kubule kubulen tâmmen  { La tekilnâ fihi ila enfusina tarfete aynin ya ni'mel Mevlâ veya ni'mel mucib  { Yâ azizu yâ ğaffar  { Fe inne ğufrâne zünubil halki bi ecma'ihim  { Evvelihim ve âhirihim  { Ve berrihim ve fâcirihim kekatratin fi bahri cudikel vasi'illezi la sâhilelehu  { Fekad kulte ve kavlukel hakkul mubin  { Vema erselnâke illa rahmaten lil âlemin  { Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammmedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehl-i beytihi ettayyibinettahirin.