MUHAMMED SIDDIK HEKİM
(Kuddise Sirruhu)
1921 yılında Siirt ili Şeyh Halef mahallesinde dünyaya geldi. 6 yaşında iken âmâ bir hafızdan dinleyerek, eline hiç Kur’an-ı Kerim almadan hafız oldu. Şeyh Muhammed-el Hazin’in evladı Alâaddin AYDIN’ın sohbetlerini dinleyip duasını alarak, memleketinden ayrılıp, 1947 yılında Korkuteli ilçesine geldi. Ezher Üniversitesi mezunu meşhur Hafız Yoylu Müftü’nün ısrarı üzerine bir yıl Korkuteli’nde kalarak hatimle namaz kıldırdı. Kendisine bugüne kadar önüne kimseyi geçirmediği sorulduğunda “Bugüne kadar kendi ayarımda okuyana rastlamadım. Bu kişiye Allah öyle bir kabiliyet vermiş ki ben onun yanında hiç kaldım.” demiştir. Muhammed Sıddık Hekim, Hafız Yoylu Müftü’nün tüm ısrarlarına rağmen 1948 yılında Kumluca’ya gelmiştir.
Kumluca henüz nahiyedir, çok fakirdir. Hafız olunca kendisini Eski Cami’ye imam ederler. Hafızdır, fakat Arapça ve Türkçe dahil okuma yazması yoktur. Hutbeye çıkmadan önce bir kitabı okutur, anında ezberler ve harfiyen hutbede tekrarlardı. Bunun bu şekilde devam edemeyeceğini görünce, kendi kendine okuma yazmayı öğrenmeye karar verir. Arapça ve Türkçe’yi bir gece çalışarak hem okuyup hem de yazacak hale gelir.
Elmalı Kütüphanesi’nden ve İstanbul’dan getirttiği Tefsir, Hadis, Fıkıh, Akaid, Usül, Tarih kitaplarını bir defa okuyarak hıfzeder. Daha sonra Hacca gittiğinde, orada bulduğu orijinal eserleri getirip okur. Kütüphanesini yüzlerce cilt kaynak eserle zenginleştirir. Bütün bu eserleri bir defa okur ve hafızasına alır.
Kendisi “Ben hiçbir okulda veya Medresede okumadım, ümmiyim. Bugüne kadar Tefsir, Hadis, Akaid, Fıkıh, Usül, İslam Tarihi ile ilgili konularda hiçbir hocaya, hiçbir hususu sormadım, ihtiyaç da duymadım. Bu tamamen Allah’ın bir lütfu ve inayetidir. Elimdeki kaynaklar o kadar çok ki, çoğu alimler bunların adlarını bile bilmezler.” der.
Kumluca’da 12 yıl kadrolu imamlık yaptı ve hiçbir ücret almadı. 1960 yılında Antalya’ya gider, orada sohbet ve irşada başlar. Yıllarca Ramazan ayında hatimle namaz kıldırır. Kadir Gecesi gelince o gece teravih namazında Kur’an-ı Kerim’i baştan sona okuyarak hatim eder. Bu hatime ait 7 saat süren teravih namazı kasetleri mevcuttur, fatihlik eden hafızların çoğu hayattadır. İslam tarihinde cemaatle sesli olarak teravih namazında bir gecede Kur’an-ı Kerim’i baştan sona hatmetmek kendisine nasip olmuştur. Bu bir nadirattır. Allah’ın lütfu inayeti Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın himmet ve bereketidir.
Antalya Yivli Minare Camisi’ndeki sohbetlerine devrin Diyanet İşleri Başkanları, Müftüleri, Müfettişleri gelmiş, kendilerinden fikir alış verişi yapmışlardır. Hac döneminde hacla ilgili içinden çıkılamayan konularda kendisine danışmışlardır. Mesned ve senetsiz asla hüküm vermemiştir.
Hiçbir zaman ilmini insanlardan esirgememiş, ilmini bir yem olarak kullanıp, dünyalığa alet etmemiştir. Onlarca, yüzlerce talebe yetiştirmiş. Talebe okutuyoruz verin edin diye bir şey söylememiş. Zaten imamlığı döneminde de hiç maaş dahi almamış. Ömrü boyunca vermiş ve almamıştır. Zaten Saadatlar da böyle yapmışlardır. Hz. Ebubekir Sıddık (Radiyallahu anh) piridir. Hz. Şeyh Alaaddin AYDIN zamanın Ğavsıdır, elbette onun her hususta vekil tayin ettiği Akdemül Hulefası Muhammed Sıddık HEKİM (Kuddise Sirruhu) öyle olacaktır. Hiç almamış hep vermişlerdir.
Mübarek hep buyururdu: “Büyük zatlar, vefatına yakın halk nazarından tamamen unutulur, kimse onu hatırlamaz olur. Varlığı ve yokluğu belli olmaz hale gelir.” Hayatında bunu böylece ispat etmiştir.
O bir gönül sultanı, Kumluca sevdalısıydı. Bütün emeli Kumluca’nın il olmasıydı, “Kumluca’yı il olarak inşallah görürüz” derdi.
Kendisini ziyarete giden yetkililere de dua eder, “Kumluca’ya koyduğunuz her bir taşı bana yapılan bir hizmet kabul ederim.” derdi. Gel gör ki kendisini Kumlucalı Alim yazın diye bizlere anlatırken, Kumlucalıların bundan bihaber olması eserlerinden bile bihaber olmalarına ne demeli? Allah O yüce zatın hürmetine bizleri bağışlasın. Onun himmet, hayrat ve bereketini beldemizden, ülkemizden esirgemesin. AMİN.
Alim ölünce alem ölür. Biz bunu Mübarek Hocamızı kaybedince anladık. (İrtihali 04.05.2009)
Yayınladığımız bu eserler yıllarca yapılan çalışmaların ürünü olup, amacı itikadî bozukluklardan ve fitnelerden bunalan 21. asrın insanına her konuda ışık tutmak, Fırka-i Naciye’nin hükümlerini anlatarak dünya ve ahiret saadetine ulaştırmaktır. Bu eserlerin yazılmasına sebep olan asıl faktör; “İTİKADLARIN BOZULDUĞU, FİTNELERİN ÇOĞALDIĞI, ALİMLERİN AZALDIĞI BİR DEVREDE, İTİKAD BOZUKLUĞU KARŞISINDA SUSAN İLİM SAHİBİNİN ÜZERİNE ALLAH’IN, RASULULLAH’IN, MELEKLERİN VE BÜTÜN İNSANLARIN LÂNETİ OLSUN.” Hadis-i şerifidir.
Sebep bizden tevfik Allah’tandır.
Hacı Salih Gürkan Camii
İmam Hatibi
Süleyman ÇELİKKAYA